28 Şubat 2012 Salı

Sapıtanlar Zümresinden Vehhabilik Nedir ?




Kurucusu : Muhammed bin Abdulvahhab’dır. Hicretin 1111 (miladi 1699) senesinde Necid‘de Hüreymile kasabasında dünyaya gelmiş … Necid Yemene Yakın bir bölgedir. Kuraktır. Hakikaten gittiğinizde ne kadar bereketsiz bir yer olduğunu görürdünüz.

Buhari ve Müslim, Abdullah B.Ömer (r.a)’dan rivayet etmişlerdir. Allah’ın resulü şöyle buyururken duydum: “Dikkat edin fitne buradadır. Şark-ı gösteriyordu şeytanın boynuzunun çıktığı yerde” Buyurdu … ( O yönde NECİD ‘ dir…. )

Buharinin naklettiği dğer bir rivayette de şu kaydı vardır: “Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Allah’ım şam’ımı mubarek et. Yemen’imizi mubarek kıl” dedilerki, ya Rasulullah necd’e de dua edermisin? Üçüncüde zannedersem şöyle dedi: zilzal orada, fitneler orada! Şeytan boynuzu oradan doğar.” Buyurdular kâinatın efendisi ( sallalahu aleyhi vessellem)
Şuana kadar ki en büyük fitne Vehhabiler olmuştur.

Vehhâbîlerin sayılmayacak kadar çok yanlış fikirleri varsa da; dinlerinin temeli üç şeydir:

1) Amel, ibadet imanın parçasıdır, diyorlar. “Bir farza inandığı halde, tembellikle yapmayan kimse, mesela: bir namazı kılmayan, hasisliğinden (cimriliğinden) dolayı zekât vermeyen kâfir olur, bunu öldürmeli, mallarını Vahhâbîlere taksim etmelidir”  diyorlar.
(Milel ve Nihal) tercümesi 63. sayfasında diyor ki: Ehli sünnet âlimleri söz birliği ile dediler ki; ibadetler imana dahil değildir. Farzların farz olduğuna inanıp, tembellikle yapmayan kâfir olmaz. Yalnız namaz kılmayan için söz birliği olmadı. Hanbelî mezhebine göre tembellikle namaz kılmayan için kâfir olur denildi. Diğer ibadetler için denilmedi. O halde Vehhâbîler bu bakımdan da Hanbelî sanmak yanlış olmaktadır. Ehli sünnet olmayanların Hanbelî de olmayacağını on dokuzuncu ve otuz üçüncü sayfalarda bildirmiştik. Dört mezhepten birinde olmayanlar, Ehli sünnet değildirler. (Kıyamet ve Ahiret) kitabının müslümana nasihat kısmında, bu konuda geniş cevap vardır. Lütfen oradan okuyunuz. 

2) “Peygamberlerin ve evliyâların ruhlarından şefâat isteyen, bunların mezarını ziyâret edip, bunları vesile ederek dua eden kâfir olur. Meyyitte his yoktur” diyorlar. Mezardakine söyleyen kâfir olsaydı, Peygamberimiz (sav) ve büyük âlimler, veliler böyle dua etmezlerdi. Peygamberimiz (sav) Medine’deki (Baki) kabristanını ve Uhud şehitlerini ziyaret etmeye giderdi. Kabirdekilere selam verdiği ve onlarla konuştuğu Vehhâbîlerin (Fethul Mecid) adlı kitaplarının 485. sayfasında da yazılıdır.
Peygamberimiz (sav) dua ederken: Dua: “(Allahümme inni es elüke bi hakkıs sailine aleyke) Ya Rabb’i, senden isteyip de verdiğin kimselerin hatırı için senden istiyorum” derdi ve böyle dua ediniz buyurdu. Hz. Ali’nin annesi Fatıma’yı (ra) kendi mübarek elleri ile mezara koyunca: (İğfirli ümmi fatımate binti Esed ve vessi aleyha Medhaleha bi hakkı Nebiyyike vel Enbiyailleziyne min kabli inneke erhamür-rahimiyn) demişti. Bu dua; Ya Rabb’i, annem Fatıma binti Esed’i mağfiret eyle. Yani günahlarını affeyle, içinde bulunduğu yeri genişlet. Peygamberinin hakkı için ve benden önce gelmiş, peygamberlerin hepsinin hakkı için bu duamı kabul et. Sen merhametlilerin en merhametlisisin demektir. 

Ensar’ın büyüklerinden Osman bin Huneyfin bildirdiği Hâdîs-i Şerîfte: iyi olması için dua isteyen bir a’maya abdest alıp iki rekat namazdan sonra: (Allahümme inni es’elüke ve eteveccehu ileyke bi Nebiyylike Muhammedin Nebiyyirrahme Ya Muhammed inni eteveccehu bike ila Rabb’i fi haceti hazihi litakdiyeli allahümme şeffihu fiyye) duasını okumasını emir etmişti. Bu duada dileğin kabul edilmesi için Muhammed (sav)’i vesile etmesi emir olunmaktadır. 

Ashâbı kiram bu duayı hep okurdu. Bu dua (Eşi’at-ül lema’at) ikinci cildinde ve (Hisnül hasin) de senedleri ile birlikte yazılıdır.

Şerh ederken Peygamberini vesile ederek sana dönüyorum demektedirler. Bu dualar gösteriyor ki, Allahü Teâlâ’nın sevdiklerini araya koyarak onların hatırı ve hürmeti ile dua etmek caizdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.