“İnsanın maymundan değil, maymunun
insandan türediği de düşünülebilir.»
(İ. Fak. Dergisi C. 20, S. 131)
«İnsanın şu veya bu hayvandan
tekâmül etmiş olması onun değerini düşürmez. Çünkü Allah kâinatı tekâmül
kanununa göre yaratmıştır.»
«Belki de insan, bugünkü
hayvanların hiç birinden değil de doğrudan doğruya çamurdan yaratılan ilkel bir
varlıktan evrimleşerek ortaya çıkmıştır. Muhakkak olan nokta insanın bir evrim
geçirdiğidir.»
(Kur'ân-ı Kerîme Göre Evrim
Teorisi İ. F. Dergisi C. 20 S. 131}
İşte Âdem'e secde eden melekler,
irade yeteneğini, akıl gücünü insana boyun eğen tabiat kuvvetleridir. İnsan
akıl gücünü kazanınca tabiat kuvvetlerini emri altına almış, onlardan
yararlanmasını, onların korkunç etkilerini önlemesini bildirmiştir.
”(İlahiyat Fakültesi Dergisi C.
20, S. 143-144)
Prof. Süleyman Ateş, Banka Faizine
Faiz değil diyor! Uygarsal fetvası aynen şöyledir:
“Kur’anda haram olan ribadır yani
tefeciliktir. İhtiyaç sahibi bir fakire verdiğin paradan, değerinden fazla
almak haram faizdir. Bankalar fakir değil, kâr kuruluşlarıdır. Devlet ise asıl
servetin sahibidir. Devlete para yatırmakla yapacağı yatırımlara yardım etmiş
olursun. Devlet o paralarla yol yapar, köprü yapar, iş yapar, para kazanır.
Buna karşılık bu yatırıma katkısı olanlara bir miktar kâr verir. İşte hazine
bonosu budur. Bunun haram olduğu kanısında değilim.”
AÇIKLAMA:
İnsanın nasıl yaratıldığı ve
merhaleleri, sonra ona ruh üfürülmesi ve ilimle donatılması, sonra meleklerin
-şeytan ve ateşlilerin- ona secde etmemesi, sonra şeytanın düşmanlık ederek onu
cennetten çıkartması kıssaları Kur'anda zikredilmiş, ayrıca hadisi şerifler ve
izahlarında meseleler net olarak beyan edilmiştir. Memleketimizde diyanet
reisliği yapan ateşin, asıl kimliğini ortaya dökmesi hayırlı olmuştur, zira
kişileri tanımak için zaman geçmesi ve bazı imkanların verilmesi gerekiyor,
fırsatı bulunca değişen kişiler aslında değimiyorlar, bize göre değişmiş
gibidirler ama Allah katında zaten öyle idiler de imtihan ile asıl kimlikleri
ortaya çıkmış oluyor, tıpkı şeytanın küfrünün ortaya çıkması gibi.
Faiz meselesinde -riba- ayetine
tefecilik manası vermiş. Bunca müfessir riba kelimesine bildiğimiz manada faiz
-verdiğine mukabil karşılığı olmayan fazlalık- olarak açıklamış, ama bu
bey efendi tefeci deyip haksız kazanç elde edenleri faizle itham edip, bankaları
hariç tutmuş. Bu zamanda sömürü ve ahlaksızlık artık devlet eliyle ve
organizeli olarak yapılmakta, büyük kitleler sömürülmekte ve zulüm devletler
eliyle işlenmektedir. Zulmün azı da çoğuda aynıdır. Bir fert yaparsa da
zulümdür, devlet veya kurumlar yaparsa da zulümdür haramdır. Faiz, içki
piyango, fuhuş ve sair haramları ister fert yapsın ve yaptırsın isterse
kurumlar ve devletler, fark etmez hepsi zulümdür ve haramdır.
Bu yasaklığın geldiği zaman
müşriklerin kendi aralarında ittifak ettikleri hususlar vardı, bir nevi
devletleri -darunnedve- denilen meclisleri vardı. Onların işlerini Kur'an
fertlere veya kurumlara diye ayırmadı, mutlak olarak kim yaparsa aynı hükmün
altına girdiğini beyan etti. Bizim yağcı kafaların yaldızlı sözleriyle, çeşitli
yorumlarıyla asla bir hüküm değiştirilemez, helal harama, haram helale
dönüşmez. Ancak hakkında kati nass olmayan şeylerde zaruret hükümleri cari olur
ki bu zaruretler de fıkıh kitablarında beyan edilmiştir, herkesin kafasına göre
zaruret olmaz.
Ali Kara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.