"(...) san’atkârların
lâkaydlığı te'siriyle adem-i intizama mâruz kalan yerleri tanzim edip (...) 1
İşte tertîb-i Kur'an irşâd-ı
Nebevîile; münteşir ve matbu’ Kur'anlar da, ilhâm-ı İlâhî ile olduğundan;
Kur'an-ı Hakîm’in nakşında ve o hattında, bir nevî alâmet-i i’caz işareti var.
Çünki ovaziyet, ne tesadüfün işi ve ne de fikr-i beşerin düşünüşüdür. Fakat
bâzıinhiraf var ki, o da tab'ın noksanıdır ki; tam muntazam olsaydı, kelimeler
tambirbiri üzerine düşecekti." 2
Said Nursî, o
muhterem hattatları lâkaytlıkla; yazdıkları Mushafları da düzensizlikle itham
etmektedir!
Hattatların hatsanatında
gösterdikleri başarı, yazılarındaki sanat hâlâ gözleri kamaştırmakta; el
yazması Mushaflar müzayedelerde çok pahalı fiyatlarla alıcı bulmaktadır. Bir harfi,
bir harekeyi yanlış yazmak korkusundan titreyen o insanları kayıtsızlıkla
suçlamak, insafsızlığın ta kendisidir. Tabda noksanlık iddiasının da bir
mesnedi yoktur. Daha önce özenle basılan Mushaflar, tevafuklu-mucizatlı
Kur'an’a uymuyor diye Said Nursî tarafından noksanlık ve intizamsızlıkla itham
edilmiştir ki, bununda hiçbir aklı selim sahibince kabulü mümkün değildir.
Osman Keskioğlu hattatlar hakkında
şunları der:
Hattatlar Kur'an’ı en güzel
şekilde yazmaya uğraşmış, bu uğurda sanatınen yüksek maharetini dökmüşlerdir.
İbn Mukle (H.338/M.949)’den, Yakut Müsta‘simî (H.618/M.1221)’den tut da HafızOsman’a
gelinceye kadar nice sanat parmakları oynamış, çıtır çıtır yazarak kelimeleri
inci gibi Medine’de dizmişlerdir. Dillerde dolaşan bir söz vardır:
Kur'an-ıKerim Mekke’de indi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı. Bu söz, Türk
hattatlarının bu sanattaki üstünlüğünü göstermeye kâfidir. Türk hattatları
yazıya en güzel ve mükemmel şeklini vermişler, pek sanatkârane Kur'an’lar
yazmakta âdeta sanat yarışına çıkmışlardır. Bugün şark ve garp kütüphanelerini
süsleyen nice eserler, görenlerde hayranlık uyandırmaktadır. İçlerinde çeşit
hatla yazılmışlar, altın hatla yazılı Mushaflar, altın yaldızlı Mushaflar var,
bunların ekserisi Türk hattatlarının kaleminden çıkmıştır.3
SaidNursî bunlarla yetinmemiş,
yazdıkları Kur'an’ın levh-i mahfuzdaki gibi olduğunuda söylemiştir:
(...) (Kur'an’ın)Asr-ı Saadetten
beri böyle hârika bir sûrette mu’cizeli olarak yazılmasınahiç kimse kadir
olmadığı halde Risale-i Nur’un kahraman bir kâtibi olan
Hüsrev’e"yaz!" emir buyurulmasıyle, Levh-i Mahfuzdaki yazılan Kur'an
gibiyazılması(...) 4
Kuranı Kerimi Levhi Mahfuza
bakarak yazdıracak biri olsaydı bu kişi hiç şüphesizki Hazreti Muhammed (S.A.V)
olurdu - said nursi değil !
Dipnot:
1 Mektubat, 386, Yirmidokuzuncu
Mektub/Mu’cizat-ıAhmediyye/Üçüncü Risale Olan Üçüncü Kısım/Dördüncü
Nükte.
2 Mektubat, 167-168,
Yirmidokuzuncu Mektub/Mu’cizat-ıAhmediyye/Onsekizinci İşaret
3 Osman Keskioğlu, Nüzûlünden
Günümüze Kur'ân-ı KerîmBilgileri, TDV Yayınları, Ankara 1987, 141-142.
4 Âsâ-yı Mûsa, 85, Meyve
Risalesi/Isparta’daki umum Risale-iNur Talebeleri namına Ramazan tebriki
münasebetiyleyazılmış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.