17 Aralık 2012 Pazartesi

Allah’a Yalan İftirâ Eden Koca Zâlimler




Tevessül ve İstiğaseyi şirk kabûl eden câhil ve gerizekalılar, “Bu sizin ma'ziretiniz müşriklerin putlara ibâdet ederken ileri sürdükleri ma'ziretlerin ta kendisidir. Onlar da, biz putlara bizi Allah’a celle celâluhu iyice yaklaştırmaları için ibâdet ediyoruz, diyorlardı. Putların birşeyi yarattıklarına inanmıyorlardı. Aksine, yaratılanları, yaratanın, Allah celle celâluhu olduğuna inanırlardı. Bunun böyle olduğunu yemin olsun ki şâyet onlara gökleri ve yeri kimin yarattığını, güneşi ve ayı kimin (yaratılanların istifâdesine) musahhar kıldığını soracak olursan, elbette kesinlikle Allah yarattı, diyeceklerdir[Ankebût: 61, 63]ile ‘yemin olsun ki şâyet onlara, gökleri ve yeri kimin yarattığını soracak olursan, elbette kesinlikle Allah yarattı’ diyeceklerdir[Lukmân: 25] âyetleri gösteriyor” diyorlar.

Bu zavallıların şu şeytânî kıyâsları birçok yönü ile bâtıldır, asılsızdır; şöyle ki,


Bir:Müşrikler putları ilâh/ma'bûd kabûl ediyorlar, oysa mü'minler tek bir ilaha inanıyorlar. O ilâh kendilerine Kabe’ye doğru bana ibâdet edin dediğinde biz taşa mı ibâdet edeceğiz, demeyip Allah celle celâlühû'ya ibâdet ettiklerini bilirler. Evet, taşa doğru Allah celle celâlühû'ya ibâdet... Allah celle celâlühû öyle istediği için….. İnsana doğru dönerek ibâdet edin deseydi, insana yönelerek Allah celle celâlühû'ya ibâdet edeceklerdi. Ancak, Allah celle celâlühû emretmediği hâlde kendi kafalarından hareket edip bir mahlûka yönelerek, biz Allah’a ibâdet ediyoruz da demezler. Onlara göre, Nebî Nebîdir; Velî de Velîdir; bir başka şey değillerdir. Mü'minler Nebîleri aleyhi-müsselâm’ı ve velîleri müşrikler gibi ilah edinmezler.

İki:Müşrikler, putlarının ibâdeti hakettiklerine inanırlar. Ama mü'-minler Nebîlerin de velîlerin de ibâdet edilmeyi hak ettiklerine inanmazlar. Tevessül ettikleri hiçbir kimsenin ibâdet edilmeyi hak ettiğine inanmazlar. Onlara göre ibâdet edilecek tek varlık Allah celle celâlühû'dur.

Üç:Müşrikler ilahlarına bilfiil ibâdet ederler. Mü'minler ise tevessül ettikleri kimselere ibâdet etmezler.

Dört:Tevessül ibâdet olsaydı, yukarıdaki âyetleri getiren Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem ve arkadaşları radıyallahu anhüm'u şirk ile itham etmemiz gerekecekti. Haşa ve kellâ... Çünkü tevessül etmeyi bazen câiz gören, bazen emreden onlardır.

Beş:Tevessül ile alâkalı olarak önceki makâlelerde naklettiğimiz onca âyetleri, onlarca hadîsi kitâblarına alan nice Müfessirler, muhaddisler, husûsan Buhârîler, Ebû Dâvûdlar, Tirmizîler, Nesâî-ler, İbnü Mâceler, Darimîler, İbnü Huzeymeler, İbnü Hıbbânlar, Taberâniler, Munzirîler, Sübkîler, Kurtubîler, Nevevîler, İbnü Hacer-ler, Kastallânîler, Süyûtîler ve daha niceleri bu âyetleri anlamayıp, tevessül etmenin mahlûka ibâdet olduğunun bu âyetlerle sâbit olduğunu bilemediler; hattâ tevessülü tasvib ettikleri güzel buldukları veya yaptıkları için şirke girdiler, öyle mi? Doğrusu bu kadar terbiyesizlik bu kadar alçaklık olmaz...

Altı:Başlı başına tevessül ve istiğasenin Allah celle celâlühû’dan başkasına ibâdet etmek demek olduğunu söylemek delîlsiz bir iddiâ ve kibirden kaynaklanan bir inad ve direnmedir. Çünki bu delîl diye ileri sürülen âyetler. Allah celle celâlühû’dan başkasına ibâdet eden ve Allah celle celâlühû’ya çocuk ve zevce isnâd eden kimseler için geçerlidir.
Hüseyin AVNİ
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.