29 Nisan 2012 Pazar

Diyalog ve Hubbu fillâh-buğdu fillâh


Vatikan’ın en çok korktuğu, Hıristiyanlaştırmada en büyük engel gördüğü, İslamiyetin, “hubbu fillah-buğdu fillah” emridir. Yani, Allah dostlarını Allah için sevmek, Allahın düşmanlarını, (dinimize göre, Müslüman olmayan herkes Allah düşmanıdır) Yahudileri, Hıristiyanları sevmemektir. Hubbu fillah, buğdu fillâh, imanın esasıdır. İmanın altı şartının geçerli olup olmaması bu esasa bağlıdır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah, buğd-ı fillahtır.” (Ebu Davüd)

“İmanın temeli Mümini sevmek ve kâfiri sevmemektir.” (İmamı Ahmed)

“İmanın efdali Allah için sevgi, Allah için buğzdur.” (Taberânî)

Yine Resulullah buyurdu ki:

“Cebrail aleyhisselam gibi ibâdet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiç bir ibâdetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!”
"Benim için ne yaptın?"


Allahü teâlâ, Hz. Musa’ya sordu:

- Ya Musa, benim için ne işledin?

- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, zikrettim.

- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekâtlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?

- Ya Rabbi, senin için olan ameli bana bildir.

- Dostlarımı benim için sevdin mi, düşmanlarıma benim için düşmanlık ettin mi?

Musa aleyhisselam, Allahü teâlâ’yı sevmenin onun için olan en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-ı fillah olduğunu anladı. (İmam-ı Gazali)

Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

“Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, (İslâma olan düşmanlıklarında) birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan olur. Allahü teâlâ, (kâfirleri dost edinip, kendine) zulmedenlere hidayet etmez.” (Maide 51)

“Müminler, müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olurlar.” (Ali İmran 28)

“Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah'a ve Resûlüne düşman olanları sevmezler.” (Mücadele-22)

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: “Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur” (Taberânî)

Vatikan, bu inanç yıkılmadıkça, Müslümanların Hıristiyan olmayacağını bildiği için, “Diyalog” vasıtasıyla bu inancı yıkmak istiyor.   

Hubbu fillah nedir?


İslam âlimlerinin en büyüklerinden Seyfeddin-i Faruki “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün bazı tanıdıkları;
- Hubbu fillah ve buğdu fillah nedir efendim? diye sordular.

Cevabında;
- Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde sevgili Peygamberine, kâfirleri ve münafıkları sevmemeyi, çalışıp, onlardan üstün olmayı emrediyor, buyurdu.

Ve izah etti:
- Çünkü Allahü teâlânın ve Peygamberinin düşmanlarından kalbin uzak olmadıkça O ve Resulü sevilmiş olmaz ve seviyorum demek doğru olmaz.

Ve daha açıkladı:
- Bir kimse, imanım var dese, fakat söylediğimiz gibi küfürden uzak durmasa, yani hiç olmazsa kalbinden soğukluk duymasa, hem Müslümanlığa, hem de dinsizliğe inanmış, iki dinli olmuş olur ki, bunlara (Mürted) denir.

Ve sordu onlara:
- İbrahim aleyhisselamın, bütün insanlar arasında, ikinciliği kazanması ve Peygamberler babası olmakla şereflenmesinin sebebi neydi, biliyor musunuz?

Merak ettiler:
- Neydi efendim?
- Allahü teâlânın düşmanlarından uzaklaşması idi.

Nitekim kâfirlere; (Bizden sevgi beklemeyiniz! Çünkü siz, Allahü teâlâdan başkalarına tapıyorsunuz. O taptıklarınızı da sevmiyoruz. Sizin uydurma dininize inanmıyoruz. Bu ayrılık, aramızda düşmanlığa sebep oldu. Siz, Allahü teâlânın, bir olduğuna inanmadıkca ve emirlerini kabul etmedikce bu ayrılık, kalbimizden silinmeyecek, her şekilde kendini gösterecektir) demişti.

Feyze kavuşmak için
Bir gün de;
- Büyüklerin feyzine kavuşmak neye bağlıdır efendim? diye sordular.

Cevabında;
- Mütevazı olmaya bağlıdır, buyurdu. Kim toprak gibi mütevazı olursa, her nimete kavuşur. Biraz büyüklenirse, her nimetten mahrum kalır.

Sordular:
- Hikmeti nedir efendim?
- Çünkü gül, yükseklerde değil, alçak ovalarda yetişir, buyurdu. Hayat kaynağı olan su da, yüksek dağlardan aşağıya doğru akar. Büyüklerin feyz ve bereketine kavuşmak da, toprak gibi mütevazı olmaya bağlıdır işte.
gonulsultanlari.com