ibni teymiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ibni teymiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mart 2013 Perşembe

Nurettin Yıldız'ın Hezeyanları




Nureddin Yıldız kendi sitesindeki bir yazısında "Ehli sünnet Alimleri ibni teymiyeyi neden tenkid ediyor, İbni Teymiye’ye Nasıl Bir Gözle Bakmalıyız?" diye soran bir okuruna şu cevabı veriyor; 

“Zikrettiğiniz sözlerin önemli bir bölümü sözü edilen kitaplarda olmayan şeylerdir. Ümmet’in bölünmüşlüğünden zevk alanların yaygaraları ile meşgul olamayız...(Teymiye)Rahat bozan herkes gibi tenkit edilmiştir...Sözünü ettiğiniz (ehli sünnet alimleri)isimler, onu tenkit ettikleri gibi onları da tenkit edenler olmuştur. Kimsenin(ehli sünnet alimlerinin) sözü âyet değil, hadis değil…O anlatılanları ben neden onun kitaplarında görmedim acaba?...Ben İbni Teymiye’den böyle etkilendim." (kaynak)

Görüldüğü Nurettin Yıldıza göre Ehli Sünnet âlimlerinin hepsi birleşmiş ibni Teymiyeye iftira atıyorlarmış! Teymiye Ehli Sünnet âlimlerinin rahatlarını bozmuş! Ehli Sünnet Alimleri yaygara yapan, ümmetin bölünmüşlüğünden zevk alanlarmış! Ehli sünnet âlimlerinin sözü ayet-hadis değil yani kendi hevalarından konuşuyorlarmış! Ehli Sünnet âlimlerini de tenkid edenler varmış (onları tenkid etmeye çalışanlar da kendisi gibi vehhabi kafalılar)Teymiyenin kitaplarında İslama aykırı yazılar yokmuş!


İftira, yalan ne arasanız mevcut, kafaya bak kafaya, Ümmetin bir dünya Alimlerini elinin tersiyle itip teymiye’nin eteklerine yapışan kafa! İslam tarihi ibni teymiye’ye yapılan sayısız reddiyeler ile doludur, onlardan bir örnekte Ebubekir Sifil Hoca’dan:


11 Mart 2013 Pazartesi

İbni Teymiyye'nin Küfrü



İbni Teymiyye'nin Allahı Arş' oturtması ve yaninda peygamberimize yer bırakması!

Yukarıdaki resim Ebu Hayyan el-Endülüsi "Nehr" adlı tefsir kitabında Allahü Teala'nın "Kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır"(Bakara 255) buyurduğu ayet-i celilenin manasındaki demecinin sureti:

Şüphesiz cağdaşımız Ahmed b. Teymiyye'nin kendi el yazısıyla yazdığı "Kitabü'l- Arş" adlı kitabında şöyle görüp okudum: "Gercekten Allah, Kürsü üzerinde OTURUYOR, O'nunla beraber oturacak kadar bir yer de Resulullah'a(sav) bırakmıştır" Bu kitabı meydana çıkarmak için, et-Tac Muhammed b. Ali b. Abdülhak şöyle bir yöntem kullanmıştır: Güya, kendisinin de bu hususta aynı fikirde olduğunu İbn Teymiyye'ye açıklamış ve o şekilde elinden kitabı almış. Biz de bu konuyu oradan okuduk.”

*****

Bu keşf ez zunun adlı eserin 2. cildi 1438.sayfasında ve Beraat'ul Eşariyyin eserin 403-404. sayfadada gecmektedir.

Zahid el Kevseri:
"es_Seyf-us-Sakil" üzerine yaptığı tefsirinde(s. 85), Ez-Zahid el-Kevseri İbn Teymiyye'nin bu sözlerinin atlanmasının(söylenmemesinden bahsediyor) mantığını açıklayarak, şöyle söyledi:
Es-Sa'de nin editörü, Printing House bana onu çok çirkin bulduğunu ve İslam düşmanları onu kullanmasın diye metinden çıkardığını söyledi. Ondan sonra eksiğini telafi etmek için ve Müslümanlara olan samimiyetinden dolayı, benden onu buraya kaydetmemi istedi.”

1 Ocak 2013 Salı

İbni Hacer'in "ibni Teymiyye" değerlendirmesi



Hadis hafizi İbni Hacer el-Askalânî “Ed-duraru’l-kâmine” isimli kitabında (c.1, s.153) ibni teymiyenin sahabenin büyükleri hakkındaki tutumuna değinerek şunları bildirmektedir: “İbni teymiye Ömer ibnu’l-Hattab’ı ra bir hususta hata ettiğini, Osman ra hakkında da dünya malını seven birisi olduğunu söylemiştir. Hz Ebu Bekir ra hakkında ise ne dediğini bilmeyen yaşlı birisi olarak müslümanlığı kabul ettiğini söylemiştir.”

Ayrıca İbni Hacer “Ed-duraru’l-kâmine” isimli kitabında (c.1, s.114) şunları da bildirmektedir: “İbni teymiye, müminlerin emîri Hz Ali’yi (kerramellâhu vechehu) 17 meselede Kitabın (Allâh’ın kitabının) nassına muhalefet etmiş olması gerekçesiyle hata ettiğini bildirmiştir. Ayrıca İbni teymiyenin bu sözü demesi, “Mahzûl (Allâh’ın muvaffak etmediği aşırıya kaçmış) birisi idi” demesi ve onun “Diyanet için değil riyaset (başkanlık) için savaştığını” demesinden dolayı da alimler ona, münafıklığı isnat etmişlerdir.”

***

İbni teymiye “Minhac”(arapça nüsha itibarıyla 2.c, s.203) isimli kitabında şöyle demiştir: “Bizler, bize karşı adaletten aciz olan ve onu (adaleti) terk eden birisine biat etmemiz gerekmez, Sünnet (Allâh’ın resulünün sünneti ) tablosu, onun savaşmakla emrolunmadığını, vacip de müstehap da olmadığını kabul eder”

İbni teymiye “Minhac”(arapça nüsha itibarıyla 2.c, s.214) isimli kitabının başka bir yerinde de şöyle demiştir: “… Ali onlara karşı savaşmakla emrolunmamıştı ve İslâm şeriatına bağlı kalmalarıyla birlikte sırf kendisine itaat etmeyi kabullenmedikleri için onlara karşı savaşmak ona farz da değildi”

Ayrıca aynı kitapta (c.3, s. 156) efendimiz Alinin sıffîn ve cemel vak’asında savaşmasının kendi görüşünden kaynaklandığını ve bununla emrolunmadığını iddia ederek şöyle demiştir: “… şu halde, binlerce müslümanın kanının akıtılmasına sebebiyet veren görüşten, paylanacak daha büyük bir görüş yoktur, onun (efendimiz Alinin ) onlara karşı savaşmasında müslümanlara ne dinlerinde ne de dünyalarında hiçbir yarar olmamıştır. Aksine hayır önceki olanlara nazaran eksilmiştir, şer (kötülük) ise önceki olanlara nazaran artmıştır”

Aynı kitapta (c.2, s. 204) şöyle de demiştir: “Ali hakka Muaviyeden daha yakın olduğu halde savaşmayı terk etmiş olsaydı daha iyi, daha uygun ve daha hayırlı olurdu”

İbni teymiyenin, efendimiz Ali’nin (radıyallâhu anh) savaşlarını uygunsuz ve saçma bulması, onun ona karşı bir kin beslediğinin delilidir. Bunu hadis hafızı İbni Hacer’in “Lisânu’l-mizan” (c.6, s.319) isimli kitabındaki sözleri teyit etmektedir.
islamkalesi.wordpress.com

İbni Kayyım;"Kur'an okumanın sevabı ölüye ulaşır"



Eğer denilirse ki: “Bu anlattıklarınız selef âlimlerinde görülmemekte. Hayra çok düşkün olmalarına rağmen, kimse Kur’ân okumakla ilgili bir şey nakletmemiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de, onlara bunu anlatmamıştır. Onları duâya, istiğfara, sadakaya hac ve oruca teşvik etmiştir.

Kur’ân okumanın sevabı da, ölülere ulaşacak olsaydı, Hazreti Pey-gamber bunu onlara anlatır, onlar da böyle yaparlardı. Cevabımız şudur:

İbnü’l-Kayyim: “Bu iddiaların sahipleri, hac, oruç, duâ ve istiğfar sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf ediyorlarsa, onlara denir ki:

“Ne se-beple Kur’ân sevabının ölüye ulaşacağını reddederken, bu amellerin sevaplarının ulaşacağını kabul ediyorsunuz? Bu, benzer şeyler arasında ayırımı yapmaktan başka ne olabilir?

Yok, eğer bu amellerin sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf etmiyorlarsa, ki bu olmaz, bu, Kitap, Sünnet, icma ve şer’i prensiplerle sabit olmuştur.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah (Celle Celâluhû)’dan başka kimsenin bilmediği kalbin niyeti ve yemeyi içmeyi terk etmekten ibaret olan orucun sevabının, ölüye ulaşacağını bildirmiştir. Aynı şekilde Kur’ân okumanın sevabı da, dil tarafından okunmasından, kulağın duymasından ve gözün görmesinden dolayı ölüye ulaşır, değildir.
Konuyu biraz açarsak, oruç mahza bir niyetten ve nefsi, yiyecek ve içeceklerden engellemekten ibarettir. Yüce Allah (Celle Celâluhû), bunun sevabını ölüye ulaştırdığı halde amel ve niyetten ibaret olan Kur’ân okumanın sevabını niye ulaştırmasın? Haddi zatında, Kur’ân okumakta, niyete bile gerek yoktur. O halde orucun sevabının ölüye ulaşması, diğer amellerin de ulaşacağını tenbih etmektedir.

Mücerred niyetten ve imsaktan (yemek, içmek, aile ilişkisi gibi orucu bozan şeylerden uzak durmaktan) ibaret olan orucun sevabının ulaşmasıyla, Kur’ân okumak ve zikir çekmenin sevaplarının ulaşması arasında ne fark vardır?!
Aynı zamanda, selef böyle birşey yapmamıştır, diyen bir kimse de, bilmediği bir konuda konuşuyordur. Bu ise, bilmediği şeyin nefyine şehadet eder.

Meselenin sırrı şudur: Sevap, amel eden kişinin mülküdür. Gönül rızasıyla Müslüman kardeşine bağışlayınca, Allah (Celle Celâluhû) sevabı bu kişiye ulaştırır.

Öyleyse, Kur’ân okuma sevabını diğer sevaplardan ayırıp, ulaşmaz demenin geçerliliği nedir? Halbu ki, inkârcılar da içinde olmak üzere çeşitli asırlarda birçok beldelerde insanlar böyle amel etmişlerdir, ulemâdan hiç kimse de buna karşı olmamıştır.
[İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, Kitabu’r-Ruh, s. 190, İz Yayıncılık.]

19 Aralık 2012 Çarşamba

Allah Teala’ya mekan iddia eden kafir olur



Değerli kardeşlerimiz, Ehli Sünnet nezdinde vehhabilerin batıl inançlarını ve mühalif görüşlerini belgelemeye devam ediyoruz.

[ESK:Önce Allahu Teala’ ya mekan isnad eden İbni Teymiyye’den bir örnek verelim;
“Allahü teâlâya bir had (ölçü) olup, ondan başkası miktarını bilmiyor. Haddinin sonu tasav­vur edilmesi hiçbir kimseye caiz değildir. Ama haddi olduğuna ina­nacak ve hakkındaki bilgiyi Allahü teâlâya havale edecektir. Allah'ın mekanı için de had vardır. Allah Arş'ının üzerinde, göklerin üstündedir. İşte bu iki durum, O'nun iki haddidir (sınırıdır).”
İbni Teymiyye/Minhacu's-Sünne cilt 2, sayfa 29]

***

Yukarıda gördüğünüz resimdeki sayfa Şeyh Nizam tarafından derlenen 500 den fazla Hindistan bölgesindeki (Pakistan, Bangaledeş, Hindistan) Hanefi Alimlerinin fetvalarının toplandığı “Fetavai Hindiyye” kitabının 787. sayfasıdır. Bu sayfada şu fetvalar yer almakta:

* Allahu Teâlâ için, mekân iddia eden kimse kâfir olur.
* “Allahın olmadığı, boş bir yer yoktur.” diyen kimse, kâfir olur.
* “Allahu Teâlâ, gökte.” diyen kimse; bununla, açık haberle de gelen hikâyeyi kasdediyorsa kâfir olmaz.Fakat, bu sözü ile, mekân kasdediyorsa; o zaman kafir olur. Bu şahsın, bir niyyeti yoksa; âlimlerin ekserisine göre, kâfir olur. Esahh olan da budur. Fetva da buna göredir.
* “Allahu Teâlâ, insaf için oturuyor.” diyen kimse, kâfir olur.
* Allahu Teâlâ’yı, “yukarıda”, “aşağıda” diye vasıflandıran kimse, kâfir olur. Bahru’r-Râık’ta da böyledir.
* Bir kimse: “Benim, gökte ilâhım; yerde filanım var.” dese; kâfir olur. Fetâvâyi Kâdîhânda da böyledir.
* Bir kimse: “Allah, semâdan bakıyor.” veya “görüyor.” yahut, “…Arştan, bakıp görüyor.” demiş olsa; bu söz, çoğunluğa göre, küfürdür.

Fetavai Hindiyye s787 / Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 4/312-319.

Not: Bu kitabın orjinali Farsça(o zamanlar Hindistan bölgeleri İran sınırları içindeydi) Fetavai-e Alamgiri 1707 de vefat eden Sultan Aurangzeb tarafindan Hanefi Alimlerinin fetvaları toplanarak sadeleştirildi. Bunlar hızla “Fetavai Hindiyye” adı altında Arapçaya çevrildi.

http://islamkalesi.wordpress.com

17 Aralık 2012 Pazartesi

İbn-i Abidin (rah.a) vehhabileri anlatıyor




Hanefi imamlarından İbn-i Abidin -rahmetullahi aleyh-, Muhammed b. Abdilvehhab önderliğinde Necid'de ortaya çıkan grubu şu şekilde anlatıyor:

“Vehhabilik Necd çöllerinde meydana çıkıp Harameyni (Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere) almışlardır. Kendilerinin Müslüman olduğuna inanıp, kendilerine muhâlif olanların müşrik olduğuna inanmaktadırlar. Bundan dolayı Ehl-i sünneti ve Ehl-i sünnet âlimlerinin öldürülmesini mubah görürler. 1233 senesinde Ehl-i sünnet ordusu Allah Teâlâ’nın lütfuyla onlara üstün gelip kahru perişan etmiştir.”
[Reddü'l-Muhtar c. 9, s. 96]

İnbi Teymiyye; "Ali ve Fatıma Allaha isyan etti"(!)


“Hz. Ebu Bekir ve Hz.Ömer Veliyy-i emr (halife) oldular. Allah ise veliyy-i emre itaat etmeyi emretmektedir. Dolayısıyla Veliyy-i emre itaat Allah’a itaattir. Ona isyan Allah’a isyandır. Kim onun emrine ve hükmüne karşı gelirse, Allah’ın emrine ve hükmüne karşı gelmiştir. Ali ve Fatıma Allah’ın emrini reddettiler ve onun hükmüne karşı geldiler ve böylece Allah’ın rızasını kerih saydılar. Çünkü Allah’ı razı eden şey ona itaat etmektir. Veliyi emre itaat ise Allah’a itaattir. O Halde kim veliyi emre itaati kerih sayarsa, Allah’ın rızasını kerih saymıştır. Allah kedisine itaatsizlik yapılmasına gazap eder. Veliyi emre itaatsizlik ise Allah’a itaatsizliktir. Böylece veliyy-i emre isyan yolunu tutan, Allah’a isyan yolunu tutmuş ve onun rızasına karşı gelmiştir”
(Minhacü’s-Sünne, c.2, 171-172)


İbni Teymiyye’nin cahilliğini gösteren delillerden biri daha…

16 Aralık 2012 Pazar

İbni Teymiyye'den Vehhabilere Tokat



Önüne gelen müslümanlara şirk ehli damgası vuran , “Peygamber ölmüş gitmiş kimseye faydası olmaz , ölenin işi bitmiş ölenden fayda gelmez , şehitlerden başka hiçbir ruhun kıymeti yok” diyen sapıklıkta kendi imamlarınıda geçen vehhabilere ibni teymiyeden tokat;


“Allah celle celâluhun bizlere bildirdiği, şehitlerin yaşadığı ve rızıklandırıldığına dair olan buyrukları ile sahih hadislerde nakledilen onların ruhlarının cennete girdiğine dair olan rivayetler ile alkalı farklı değerlendirmeler yapılmıştır. Bazı kimseler bu özelliklerin sadece şehidlere ait olup sıddıklara ve diğerlerine şamil olmadığını iddia etmişlerdir. Ehli sünnetin cumhurunun kabul ettiği sahih görüşe göre ruhların hayatta olması rızıklandırılması ve ruhların cennete girmesi sadece şehidlere mahsus bir özellik değildir.
[İbni Teymiye, “Mecmûu’l-Fetâvâ” 24/332]

14 Aralık 2012 Cuma

İbni Kayyım'ın Vehhabileri Yalanlayan Sözleri



Vehhabîlerin Allâme ismini verdiği ve yazılarını kendilerine sened olarak kullandığı İbni Kayyım-ı Cevziyye 751 [m. 1350] de vefât etdi. Bu Kitâb-ür-rûh kitabında diyor ki:

“Bir kimse, bir kabri ziyâret edince, kabirde bulunan meyyit, ziyâret edeni bilir. Onun sesini işitir. Onunla ferâhlanır. Onun selâmına cevab verir. Bu hâl, yalnız şehîdlere mahsûs değildir. Başkaları için de böyledir. Belli bir zamana mahsûs da değildir. Her zaman böyledir.”


Bu kitabın İz Yayıncılık tarafından basılmış tercümesinin değişik yerlerinden bazı pasajlar:

İki Yüzlü İbni Teymiyye ve Mensupları




İbn Şâkir’in Tarih’inin yirminci cüzü, diyor ki:

705 yılının Receb ayının sekizinde, Beyaz Köşk’te Sultan yardımcısı’nm huzurunda, kadılar ile fâkihlerden müteşekkil bir heyet kuruldu. Akidesi hususunda İbn Teymiyye sorguya çekildi. Akidesinden olan bazı hususları beyan etti. Sonra Vasıtiye adlı akide eseri mecliste okundu. Hakkında birçok mubahase vâki oldu.

Kitabın birçok bahisleri okunmak üzere ikinci bir toplantıya ertelendi. Daha sonra Receb aynım onikinci Cuma günü tekrar toplandılar. O mecliste Safiyüddin de hazır bulunuyordu. İbn Teymiyye ile kitabı hakkında müzakere ettikten sonra Kemâlüddin el-Zemlikânî’nin İbn Teymiyye ile münazara etmesine ittifak ederek hepsi de buna razı oldu.

Münazarada Kemalüddîn’in İbn Teymiyye’yi Susturması;

Şüphesiz o mecliste Kemalüddin münazarada İbn Teymiyye’yi mağlûp etti ve öldürülmekten korktuğu için, kendisinin Şafii mezhebinden olduğuna ve İmam Şafiî’nin itikad ettiği şeyi itikad ettiğine dair hazır bulunanları tanık olarak gösterdi. Böylece kendisinden razı olup toplantıdakiler dağıldı. Fakat îbn Teymiyye’nin arkadaşları, o mecliste (yalan söyleyerek) hocalarının haklı olduğunu ve hakkın kendisinde olduğunu halka açıkladılar. Dolayısıyle Kadı Celâlüddin el-Kazvinî’nin huzuruna onları ve şeyhleri olan îbn Teymiyye’yi çıkardılar.

[Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyîn, s.397-398]

Hanbeli Mezhebini Tahrif Eden Vehhabi ve Selefiler



Ibnü’l-Cevzi’nin 1345 H. yılında Et-Terraki matbaasında basılan <Def-u Şübhetü’t-Tesbih> adlı eserindeki açık ibaresi:

“Bazı arkadaşlarımızın Usulü’d Din(Akaid) meselelerine yaramayacak şeyleri konuştuklarını gördüm. Ebu Abdullah b. Hamid ile arkadaşı kadı Ebu Ya’la ve İbnu’z- Zaguni bu konuda eserler yazmış, yazdıkları kitaplar dolaysiyle de Hanbeli mezhebini lekelemişlerdir. Onların bu eserlerinde avam seviyesine indiklerini gördüm. Yani ayet ve hadislerde bahsi geçen Allahın sıfatlarına zahire göre mana verdiler…
Bunlar aklın kabul etmediği sözleriyle avam tabakasını ikna etmeye çalışıyorlar. Ayet ve hadislerde geçen Allahın isim ve sıfatlarını, ne akla ne de nakle dayanan hiçbir ciddi delilleri olmadığı halde,zahire göre bunlar, Allahın sıfatlarıdır diye mana verip, tefsir ederek bidat  isimlerle o sıfatları adlandırıyorlar. Zahiri manalarını reddedip, Allaha vacip olan manaları isbat eden naslara, Allaha hadislik(sonradan olma) sıfat ve manaları icabeden zahir manalarının iptaline iltifat etmediler. O zahiri manalar, Allahın sıfat-ı fiiliyesi olduklarına kanaat etmeyerek ta ki sıfat-ı zatıyesidir dediler…..

İmam Ahmed'in inancı şimdiki Hambelilerle aynımıydı?



İmam Ahmed İbni Hanbelin inancı şimdiki Hambelilerle aynı mıydı?

İki kişiye taraftarlari musallat olmuştur: Cafer ibni Muhammed ve Ahmet ibn-i Hanbel

İmam ibni Asakir Tabyin’de İmam ibni Şahin el-Hanbeli’den rivayet eder (ö.385)
“ Doğru yolda olan iki kişiye sapık insanlar musallat olmuştur: Cafer ibni Muhammed ve Ahmet ibn-i Hanbel. (Sekka, 164-165)

İbni Salah demiştir ki (ö.643 ):
İki imam kendileri doğru olmalarına rağmen sapık insanlar onlara musallat olmuştur. Ahmet ibni Hanbel mücessime tarafından, Cafer-i Sadık ise Şiiler/Rafiziler tarafından. (şeyh tacuddin kitabı Kaide sayfa 43 ve tabakat el şafi el-kübra’dan (2:17) alınmıştır. )

İbni Hacer el- Heytemi’ye soruldu:
İmam Ahmed İbni Hanbelin inancı şimdiki Hambelilerle aynı mıydı?

12 Aralık 2012 Çarşamba

Asıl şirk ehli Vehhabilerdir




Allâh-ü Teâlâ’ya hamd-ü senâlar, Rasûlüllâh (Sallâ-llâhu Aleyhi ve Sellem)’e ve âl-i ashâbına salât-ü selâmlar, ölü ve diri tüm Allâh dostlarına fevka’t-tecellîlerle duâlardan sonra; geçen yazımızda tevessülün ölümden sonra da câiz olduğunun delillerini serd etmeden önce cevabını açıklamak istediğimiz bazı suâller sorduk ve bunlar içerisinden sadece birincisinin cevabını açıkladık ki, o da ölümün bir yok oluş demek olmadığı, sadece bir yurttan diğerine geçiş olduğu konusuydu.

İkinci sorumuzun cevabına gelince; evvelâ şunu ifade edelim ki; Allâh-ü Teâlâ’nın izni ve yardımı olmadan kimsenin bir şeye gücü yetmeyeceği hususunda ölüyle dirinin farkı yoktur.
Allâh-ü Teâlâ’nın müsaadesiyle bir şeye kadir olma hususunda ise ölüyle dirinin farkı vardır ama muhâliflerin(vehhabi ve selefilerin) dediği gibi, diri muktedir (güç sahibi), ölüyse âciz değildir, (diri yapar ölü yapamaz inancı)aslında bu iddia şirkin ta kendisidir. Zîra diriye müstakil (bağımsız) bir güç isnad etmektedir. Fakat ölüyle dirinin gücü arasında farklı bir durum vardır, çünkü ölenin ruhunun, dirininkinden daha güçlü olduğu şüphesiz bir hakîkattir. Zîra bazılarının zannettiği gibi, sadece dirilerden duâ ve hediye bekleyen bir âciz konumuna düşmez, bilakis gerçek gücünü göstermesinin önündeki tek engel olan cesetten kurtulunca, sağ iken yapamadığı şeyleri yapmaya başlar. Nitekim İbn-i Kayyım ki bir çok yanlışların sahibidir, İbn-i Teymiye’nin yanlış fikirlerini yayarak büyük bir ifsâda sebebiyet vermiştir. Ama Mevlâna Hâlid (Kuddise sirruhû)nun da beyânı veçhile; rûhun ölümünden sonraki tasarruflarını ispat hususunda birçok delil toplayarak, kendisini önder kabul ettiklerini savunan tevessül düşmanlarını şaşkına çevirmiştir. İşte bu kişi, “er-Rûh” isimli kitabında şöyle demektedir: “Bedenin esâretinden, ilişkilerinden ve engellerinden kurtulan bir ruhta, öyle tasarruflar, öyle kuvvetler, öyle himmetler ve Allâh-ü Teâlâ ile öyle süratli irtibatlar bulunur ki, beden içerisinde hapsolmuş basit bir ruhta bu güçlerin hiç biri tasavvur edilemez.”

İbni Teymiyye'nin Muhakemesi ve Tevkifi



722 senesi Şaban ayının 16. günü Mısır’dan gelen bir postacı, İbni Teymiyye’nin tutuklanmasına dair sultanın yazılı emrini beraberinde getirdi. Dimaşk kalesinde yine hapsedildi. Tevkif sebebi: (Üç mescid [Mescid-i Aksa, Mescidü’l-haram ile Mescid-i Nebevi]’den başkasına yapılacak sefer için yükler bağlanmaz ve İbrahim Halil aleyhisselam ile Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem kabirlerinin de diğer peygamberlerin kabirleri gibi ziyaretleri caiz değildir) demesi idi.Bu hadiseden sonra Şam uleması yine İbni Teymiyye hakkında bir fetva yazdılar. Çünkü insanların Efendisine sallallahü aleyhi ve sellem karşı kalbinde kin olan kimseden başkasının ağzından çıkmayan bu meseleyi evvela kendisi ihdas etmiştir. Bu sebeple İmamü’l-Allame Burhanüddin el-Fizari, İbni Teymiyye’nin bu görüşüne dair kırk satıra yaklaşık bir hüküm yazdı ve neticede onun tekfirine fetva verdi. Şeyh Şihabuddin b. Cebhel eş-Şafii de Burhanüddin’e muvafakat etmiş, Maliki alimi de o yazının altına görüşünü ilave etmiş, başkaları da bu hususta yazılar yazmışlardır. Yazdıkları bu yazılarda İbni Teymiyye’nin doğru yoldan saptığında, bid’atçılık ve zındıklığında ittifak vaki olmuştur.Daha sonra Dimaşk’taki sultan naibi, kadılar ve alimler ile bir toplantı daha yapmak istediyse de, bu meselenin münakaşasının uzun süre devam edebileceğini ve vaki olan bu olayın sultana haber verilmesi gerektiğini düşünerek İbni Teymiyye’nin fetvasını sultana sunulacak yazıların içine koydu ve ona gönderdi. Sultan, o fetva için kadıları topladı. Fetva kendilerine okundu, Kadıu’l-Kudat Bedrüddin b. Cemaa fetvayı eline aldı ve hakkında (Bu makaleyi yazan kimse dâldır (doğru yoldan sapıtmış), bid’atçının birisidir) diye üzerine yazdı. Hanefi ve Hanbeli kadıları da ona muvafakat edip, dolayısıyla İbni Teymiyye’nin küfründe ittifak vaki oldu.

Şam Ve Mısır Ulemasının İbn Teymiyye Hakkındaki İttifakına İtimad Edilmesine Dair Mısır’dan Gelen Sultan Emri
Şaban ayının üçüncü Cuma günü sultanın yazılı emri Şam’daki naibe geldi. Sultan, yazının Cuma günü caminin büyük kapısı önünde okunmasını emretmişti. Sultanın emri üzerine yazı Cuma günü okundu. Yazıyı okuyan Muvakki (sultanın mührünü fermanına bastıran) Bedrüddin b. el-İzaz, tebliğ eden de müezzin İbn el-Necibi idi. Besmele’den sonra yazının muhtevası şöyle idi:İbn Teymiyye hakkında gönderilen mektub geldi, okuduk. Kadıların ve en büyük âlimlerin hükümlerine binaen İbn Teymiyye’nin artık fetva vermekten men edildiğine dair sultan tarafından verilen emirlerden sonra, mezkur adamın yine fetva işine devam ettiğini anladık. Bu sebepten dolayı bir toplantı düzenledik. İbn Teymiyye’nin fetvasının kadılara, âlimlere okunmasını emrettik. Okunduktan sonra, İbn Teymiyye’nin Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem ile diğerlerinin kabirlerinin ziyaret edilmemelerine dair verdiği fetvasının yanlış ve merdud olduğunda hepsi ihtilafsız ittifak ettiler. Onun mutlak olarak fetva vermekten menedilmesine, uzun müddet hapsedilmesine hükmettiler ve bunu huzurumuzda, İbn Teymiyye’nin verdiği fetva nüshasının arkasına kendi el yazılarıyla yazdılar. Dürülmüş bu mektupları yüce sultanın tarafına yolladık. Ta ki, dört mezheb kadılarının onun hakkında verdikleri hükmü anlayıp, vermeye cesaret ettiği bu fetvasından dolayı, Dimaşk kalesinde tutuklanmasını emretsin, fetva vermesini ve halkın da yanına gidip gelmesini menetsin. Bu hususta bilgi edininiz ve kendisinin de dört mezheb imamlarının verdikleri hükümden haberi olsun.Alimler, bu hükme binaen anılan adamın uzun zaman hapis edilmesine fetva vermişlerdir. Zira kendisi her zaman halk arasında münker şeyler ve zındıklık meydana çıkarıp onlarla zihinlerini meşgul ediyor, avam tabakasının zayıf akıllarını, düşüncelerini ve akaidini bozuyor. İşte, bunlardan menedilirse, kendisinden gelen zarar yolu kapanacaktır, diye fetva verdiler.Sultanın işlemi buna göredir. Ve böylece ahaliye emredilsin.İbn Teymiyye hakkındaki bu yazımız gereğince, onun yolundan gideni veya onun bu fetvasıyla fetva veren veya talak hususunda fetvasıyla amel edeni bunlardan menedersiniz. Bununla amel eden veya fetva veren bir kimseden haberiniz olunca halini araştırır, şayet hoca olan alimlerdense, İbn Teymiyye gibi onu azarlar, şayet gençlerden olup gösteriş için yaparsa, onları bu yoldan iyice menedersiniz. Halkın durumunu düzeltmek ve doğru yolda yürütmek; icmaa muhalif olan şeylerle fetva vermek, Allahü teâlânın dininde daha önce hiç kimsenin zikretmediği çeşitli bid’at yollarına sapmak hususunda onları engelleyiniz.

İbn Teymiyye’nin 27 Recep 726’da Yazdığı Fetvasının Arkasına Mısır’daki Dört Mezheb Kadılarının Yazdıkları Fetvalardan Nakledilen Fetva Sureti
Bütün hamdler Allah’a olsun. Nakledilen bu fetvanın münderacatı İbn Teymiyye’nin, (Enbiya ve salih zatların kabirlerini ziyaret etmek bid’atdır ve onların ziyaretlerine sefere çıkmak caiz değildir.) dediği kavli ve buna benzer sözleri üzerine sorulan suale cevaptır. Bu dediği şeyler bâtıl olup merdudtur. Bu müftünün, din imamları ve alimler katında bâtıl olan bu gibi fetvalardan vazgeçmesi, garip fetvalar vermekden men edilmesi, vazgeçmediği takdirde hapsedilmesi, halkın bu hususlarda kendisine uymaması için durumun teşhir edilmesi lazımdır. Bunu Muhammed b. İbrahim b. Sadullah b. Cemaa yazmış, Muhammed b. El-Hariri el-Hanefi de aynı görüşü paylaşmıştır. Lâkin, mehil verilmeden kat’i olarak hemen şimdi hapsedilmelidir, diye ilave etmiştir. Muhammed b. Ebubekir el-Maliki dahi onun bu fasid fetvası ve benzerleriyle daha başka bâtıl meselelerin ortadan izale edilmesi için İbn Teymiyye’nin men edilmesini te’kiden söylemiştir. Ahmed b. Ömer el-Makdisi el-Hanbeli keza... Alimler İbn Teymiyye’nin diğer bir fetvasına daha rastladılar ki, onda, (icmaa göre Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem ile diğer peygamberlerin kabirlerinin ziyaret kat’i olarak mâsiyettir [günahtır]) demiştir. İşte hakimler bu fetvanın ona ait bir fetva olduğunu Kadı Celalüddin Muhammed b. Abdurrahmani’l Kazvini’nin şahidliğinden anladılar. Bu fetvanın üzerinde İbn Teymiyye’nin el yazısını görünce, kendisinin olduğunda hiç şüphe kalmadı. Bu sebeple, Resulullah ile onun ziyaretinde bulunan dünya Müslümanları için gayrete gelerek, İbn Teymiyye’yi bid’atçılıkla, sapıklıkla ve doğru yoldan ayrılmakla itham ettiler, onu tahkir edip hapsettiler.
Bera’atü’l-Eş’ariyyin min Akaidi’l-Muhâlifin, s.401-402.

Sultan İbni Kalavun'un İbni Teymiyye Hakkındaki Emirnâmesi



«Def'u Şübhe men Sebbe ve Temerrede ve Nesebe Zalike İle's-Seyyidi'l-Celil el-İmam Ahmed» adlı kitabı (829 H. de vefat eden) Allâme Şerif Takıyüddin Ebu Bekri'l-Hısnî ed-Dımaşkî te'lif etmiş; onda, İbn Teymiyye'nin doğru yoldan ayrıldığı birçok mese­leleri isbat etmiştir. Allah ona basiret nurunu vermiştir. Her Müs­lüman, o kitapta, Sultan Nasır Muhammed b. Kalavun'un İbn Tey­miyye hakkındaki resmî yazısından başka bir şey bulmasa da İbn Teymiyye'nin durumunun açıklanmasına kâfi bir delildir. ...Allâme Şerif Takıyüddin, Allahü Teâlâ ona rahmet eylesin, şöy­le dedi:

ibni Teymiyye; “Allah’ın elçisi Şuayb nübüvvet öncesi kafirdi”..!



Vehhabilerin kendi kaynakları ışığında akidelerini ortaya koymaya, sapıklıklarını belgeli bir şekilde gözler önüne sermeye devam ediyoruz.

Resimde gördüğünüz vehhabilerin “Şeyhul İslam” dedikleri kafir ibni Teymiyye’nin “Mecmu el-Fetava” adlı kitabıdır, işaretlenmiş yerde şu ifadeler var:
قوله سبحانه قال الملأ الذين استكبروا من قومه لنخرجنك يا شعيب والذين آمنوا معك من قريتنا أو لتعودن فى ملتنا قال أو لو كنا كارهين قد افترينا على الله كذبا إن عدنا فى ملتكم بعد إذ نجانا الله منها وما يكون لنا أن نعود فيها إلا أن يشاء الله ربنا ظاهره دليل على أن شعيباً والذين آمنوا معه كانوا على ملة قومهم لقولهم أو لتعودن في ملتنا

Allah Subhane ve Teala’nın “Kavminin ileri gelenlerinden olup iman etmeyi kibirlerine yediremeyenler dediler ki: «ey Şuayb mutlaka seni de, sana inananları da hep beraber ya şehrimizden çıkaracağız, yahut da bizim dinimize dönersiniz» O da dedi ki: «Biz istemesek de zorla mı yapacaksınız bunu? Fakat Allah bizi ondan kurtardıktan sonra tutar da tekrar sizin dininize dönersek yalan yere Allah’a iftirâ etmiş oluruz. Artık o dine dönmemize imkan yok, meğer ki Rabbimiz olan Allah dileye.»” (Araf 88-89-cu ayetler)
kavlinin zahirine göre Şuayb ve ona inananlar kendi kavimlerinin dinindeydi.
ibni Teymiyye, “Mecmu el-Fetava”, 15/20

Vehhabilerin iftiralari sınır tanımıyor,bu sapık firka Ummeti Muhammedi bırakın Peygamberlere(a.s) bile saldırmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar

islamkalesi

ibni Teymiyye ve Hristiyanlardan kopyaladığı inanç…!




Vehhabilerin en çok sevdikleri şeyhlerinden birisi “Şeyhul İslam” dedikleri ibni Teymiyyedir. Onu öylesine severler ki, adını duyduklarında neredeyse kalpleri yerinden çıkacakmış gibi oluyorlar, şimdi sizler vehhabilerin bu şeyhinin Tevhid hakkındaki sözleri akataracağız bakalım ibni Teymiyye neye inanıyormuş, ibni Teymiyye el Harrani “Mecmu el Fetva” adlı kitabında aynen şunları söylüyor:

فقد حدَّثَ العلماء المرضيون وأولياؤه المقبولون: أن محمدًا رسول الله يجلسه ربه على العرش معه
“Rasulullah s.a.a Arşın üzerinde Rabi ile birlikte oturucaktır.”
ibni Teymiyye, “Mecmu el Fetva”, 4/374

Peki bu sapık inanç, Allahın -haşa- cism olduğunu, sınırlı, bir makamda oturduğunu bildiren inanç nereden kaynaklanıyor? gelin bu inancın kaynağını araştıralım:

“Rab İsa onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı’nın sağında oturdu.”
İncil, Markos, 16/19

Sonuç sizcede çok açik değilmi?


6 Haziran 2012 Çarşamba

İbni Teymiyye'nin Allahü teâlâya Mekân ve Sınır İsnad Etmesi


Hanefî fıkıh alimlerinden, İmam Ebû C'afer et-Tahâvî'nin (vefatı m.933) rahimehullah yazdığı ve mezhebin üç büyük imamının itikadî çizgisini yansıtan "Akîde"de şöyle denmektedir:

هذا ذكر بيان عقيدة أهل السنة والجماعة…. ومن وصف الله بمعنى من معاني البشر فقد كفر…. وتعالى الله عن الحدود والغايات والأركان والأعضاء والأدوات…. لا تحويه الجهات الست كسائر المبتدعات…. ولا نخوض في الله

"Bu Ehl-i sünnet vel cemaat akaidinin zikrinin beyanıdır... Kim Allahü teâlâyı beşer sıfatlarından biriyle vasıflandırırsa muhakkak kâfir olur... Allah, varlığı için birtakım sınır ve son noktalar bulunmasından, erkân, aza ve edevattan yüce ve beridir. Mahlukatı ihata eden altı yön O'nu ihata edemez...Allah'ın zatı hakkında derine dalıp düşünmeyiz/konuşmayız."

5 Haziran 2012 Salı

İbni Teymiye ’yi Tenkid Eden Alimler ve Kitapları

"İbni teymiye'yi tenkid eden bi kaçtane ismi bile duyulmamış Alim'dir" diyen boş kafalara delilleri ile reddiyedir.

1-Şafi'lerin Kadısı Muhammed B. İbrahim B. Cemaa’a



2-Hanefi'lerin Kadısı Muhammed B. El-Hariri Ensari



3-Maliki'lerin Kadısı Muhammed B.Ebi Bekir



4-Hanbeli'lerin Kadısı Ahmed B.Ömer
Bu dört Kadı’nın kararıyla İbni Teymiye cezaevine atıldı.
( İmam İbnil Mualim el-Kuraşi “Necmil Muhtedi” ve İmam Ketbi “Uyun et-Tarih”)




5-Hafız Takiyyudin Subki
a-“El-İ’tibar Bibakail Cenneh ven Nar”
b- ed-Durra el-Mudiyyeh Firredi Ale İbni Teymiye
c-Şifaus Sakam Fi Ziyareti Hayril Enâm
e-En-Naza el-Muhakkak Fil Halifi Bittalakil Muallak
f-Et-Tahkik Fi Meseletit Talik
h-Rafuş Şikak An Meseletit Talak
g- Nakdul İctima’ vel İftirak Fi Meseilil İman vet Talak



6- 702 yılında vefat eden hafız İbni Dakik el-‘id



7- 707 yılında vefat eden Muneybi’in Şeyhi Salih B.Abdullâh el-Bataihi
“Ravdatut Talibin ve Hulaset Menkibus Salihin adlı kitablara bakınız”



8- 709 yılında vefat eden Fakih Tacuddin Ahmed B. Ataullâh el-İskenderani eş-Şezili



9- 710 yılında vefat eden Mısır Kadıların Kadısı Ahmed B. İbrahim es-Seruci el-Henefi
“İtiradet Ale İbni Teymiye Fi İlmil Kelâm”



10- 714 yılında vefat eden Fakih Muhaddis Ali B. Muhammed el-Bâci eş-Şafii



11- 715 yılında vefat eden Kadi Sayfuddin el-Hindi



12- 716 yılında vefat eden Fakih Muhammed B. Ömer el-Mekkiy



13- 718 yılında vefat eden Mısır Mâliki Kadıların Kadısı Ali B. Mahluf şöyle derdi:” İbni Teymiye Allâh’ın cisim olduğunu söylüyor. Bizde buna inanmak küfür.”



14- 721 yılında vefat eden Fakih Muhammed B. Ali B. Ali el-Mâzeni ed-Dehhân ed-Dimaşki
a-Risele Firredi Ale İbni Teymiye Fi Meseletit Talak
b- Risele Firredi Ale İbni Teymiye Fi Meseletiz Ziyareh
15- 724 yılında vefat eden Şeyh Ali B. Yakub el-Bekri
16- 725 yılında vefat eden Tarihçi el-Fahr B. Muallim el-Kuraşi
“Necmul Muhtedi ve Recmul Mutedi”



17- 726 yılında vefat eden Medine’yi Münevverinin Kadıların Kadısı Ebu Abdullâh Muhammed B. Müslim B. Mâlik es-Salihi el-Hanbeli



18- 727 yılında vefat eden Kadi Kemaluddin Zemelkevi



19- 733 yılında vefat eden Hafız Allame Müfessir Bedruddin B. Cemaa'a



20- 733 yılında vefat eden Şeyh Ahmed B. Yahya el-Kilebi
“Riseletun Fi Nefyil Cihe”



21- 734 yılında vefat eden Şeyh Ömer B. Ebil Yemen el-Lehmi el-Fekihi el-Mâliki
“Et-Tuhfel Muhtara Firredi Ale Münkiriz Ziyarah”



22- 741 yılında vefat eden Sultan Muhammed B. Kalavun



23- 743 yılında vefat eden Şeyh İsa Ebur Ruh ez-Zevevi
“Riseletun Fittalaki”



24- 744 yılında vefat eden Şeyh Ahmed B. Osman el-Cevzecâni el-Hanefi
“El-Ebhâs el-Celiyye Firredi Ale İbni Teymiye”



25- 745 yılında vefat eden Müfessir Ebu Hayyan Endelusi
“En-Nahrul Mad”



26- 748 yılında vefat eden Hafız Zehebi
a-“Beyan Zağal el-İlim vet Talab”
b-Nasihet ez-Zehebi”



27- 749 yılında vefat eden Fakih Şemseddin Muhammed B. Adlan eş-Şafii



28- 750 yılında vefat eden Kadi Muhammed es-Sadi el-Masri
a-“ El-Makalel Mardiyye Firredi Ale Men Yünkiru ez-Ziyaretil Muhammedeiyye”
b- “ El-Berahin es-Sati’a”



29- 761 yılında vefat eden Hafız Salahuddin el-Ala’iy
“Ahadis Ziyaret Kabrin Nebiyyi”



30- 764 yılında vefat eden Tarihçi İbni Şakir el-Ketbi “Uyun et-Tarih “



31- 768 yılında vefat eden Şeyh Afifuddin Abdullâh B. Esad el-Yefi’i el-Yemeni el- Mekki



32- 771 yılında vefat eden Fakih Taceddin Subki
“Tabakat eş-Şafiiyyyel Kubra “



33- 779 yılında vefat eden Fakih İbni Battuta
“Rihlet İbni Battuta”



34- 795 yılında vefat eden Hafız Abdurrahmân B. Ahmed İbni Recep el-Hanbeli
“Beyan Müşkilil Ehadis el-Vârideh Fi Ennet Talah es-Seles Vahide”



35- 803 yılında vefat eden Afrika Şeyhi Ebu Abdullâh B.Arafa et-Tunusi el-Mâliki



36- 826 yılında vefat eden Hafız Veliyyüddin İraki
“El-Ecvibel Mârdiyye Firredi Alel Es’ile el-Mekkiyye”



37- 829 yılında vefat eden fakih Ebu Bekir el-Husani
“Defu şubehi Men Şebbeh ve Temerrede”



38- 841 yılında vefat eden Allame Alaaddin Buhari Hanefi



39- 851 yılında vefat eden Fakih Tarihçi İbni Kadi Şehbe eş-Şafii
“ Tarih İbni Kadi Şehbe”



40- 852 yılında vefat eden Hafız İbni Hacer Askalani
a-“Eddurar el-Kâmine Fi A’yanel-Mi’tis Sâmine”
b-“Lisanul Mizan”
c-Fethul Bâri Ale Sahihil Buhari
d- El-İşarah Bituruk Hadisiz Ziyarah



41- 867 yılında vefat eden Şeyh Muhammed B. Ahmed Hamiduddin el-Fergani ed-Dimaşki el-Henefi
“Er-Rad Ale İbni Teymiye Fil İtikadet”



42- 899 yılında vefat eden Şeyh Ahmed Zaruk el-Fâsi el-Mâliki



43- 902 yılında vefat eden Hafız Sehavi
“El-ilan Bittevbih Limen Zemme et-tarih”



44- 928 yılında vefat eden Şeyh Celalud Din ed-Devvani



45- 931 yılında vefat eden İbni Abdisselem el-Masri diye tanılan Ahmed B. Muhammed
“El-Kavlun Nasır Fi Red Hibat Ali B. Nasir”



46- 933 yılında vefat eden Şeyh Muhammed B. Ali B. Arrak ed-Dimaşki
“ Şerhul Adudiyye”



47- 11. asırda yaşamış Kadi Beyyadi el-Hanefi
“İşaret el-Meram Min İbaretil İmam”



48- 962 yılında vefat eden AbdunNafi’ B. Muhammed B. Ali B. Arrak ed-Dimaşki
“Zahairul Kasır Fi Teracim Nubelail Asr’a bakınız“



49- 968 yılında vefat eden Âlim İbn kara diye tanılan Ahmed B. Muhammed el-Havarizmi ed-Dimaşki



50- 974 yılında vefat eden Şeyh İbni Hacer Heytemi
a-“El-Feteva el-Hadisiyye”
b-“El-Cevher el-Munazzam Fi Ziyaretil Kabril Muzzam"
c- Haşiyetul İdah Fil Menesik”



51- 980 yılında vefat eden Şeyh Ahmed B. Muhammed el-Vitri
“ Ravdatun Nazirin Ve Hulasatul Menakibus Salihin”



52- Kadi Ebu Abdullâh el Mukari
“Nuzmul Le’ali Fi Sulukil Emâli”



53- 1014 yılında vefat eden Mulla Ali Kâri el-Hanefi
“Şerh eş-Şifâ”



54- 1029 yılında vefat eden Şeyh Abdurrauf el-Menâvi eş-Şafii
“Şerh eş-Şemail”



55- 1041 yılında vefat eden Tarihçi Ahmed Ebul Abbas el-Mukri
“Ezhar er-Riyad”



56- 1057 yılında vefat eden Muhaddis Muhammed B. Ali B. İlan es-Sıddiki el-Mekki
“El-Mabred el-Mubekk0 Fi Redis Sarım el-Menki”



57- 1069 yılında vefat eden Şeyh Ahmed Hafaci el-Masri el-Hanefi
“Şerh eş-Şifa”



58- 1122 yılında vefat eden Şeyh Muhammed Zerkani el-Mâliki
“Şerh el- Mevahib el-Ledunniyye”



59- 1143 yılında vefat eden Şeyh Abdul Gani en-Nabulsi



60- Şeyh Muhammed Ebul Huda es-Sayyadi
“ Kilâdetul Cevahir”



61- 1272 yılında vefat eden Şeyh İdris B.Ahmed el-Vezzeni el-Fâsi el-Mâliki
“En-Neşrut Tayyıb Ale Şerhiş Şeyhit Tayyıb



62- 1287 yılında vefat eden Fakih Muhammed es-Sayyadi er-Revvas



63- 1331 yılında vefat eden yılında yaşamış Duma Müftü ve Kadısı Şeyh Mustafa B. Şeyh Ahmed B. Hasan eş-Şatti ed-Dimaşki el-Hanbeli
a-“Risele Firraddi Alel Vahhebiyye”
b- “En-Nukul eş-Şer’iyye”



64- 1340 yılında vefat eden Şeyh B. Muhammed el-Müeyyed el-Azmi
“Celaul Evham An Mezahibil Eimmetil İzam vet Tevessül Bicah Hayril Enâm. İbni Teymiye’nin “Raful Malam” adlı kitabına bir reddiye



65- 1345 yılında vefat eden Mısır Müftüsü Şeyh Muhammed Bihit el-Muti’i
“Tathiril Fuad Min Denesil İtikad”



66- 1348 yılında vefat eden Müftü Mustafa B. Ahmed eş-Şatti el-Hanbeli el-Dimaşki
“En-Nukul eş-Şer’iyye”



67- 1352 yılında vefat eden Şeyh Mahmud Hattab Subki
“Ed-Din el-Halıs”



68- 1353 yılında vefat eden Medineyi Münevverinin Müftüsü şeyh Muhaddis Muhammed el-Hadır eş-Şenkiti
“Luzumut Talak Dufa Bime La Yastetiul Defa”



69- 1362 yılında vefat eden Şeyh Abdulkadir B. Muhammed selim el-Kilâlni el-İskenderâni
a-“ En-Nufhaz Zekiyye Firradi Alel Vahhebiyye”
b-El-Huccel Mardiyye Fi İsbâtil vasitatil leti Nefethel Vahhebiyye”



70- 1371 Osmanlı zamanındaki Şeyhul İslam’ın vekili Şeyh Muhammed Zahid el-Kevseri
a-“Makalat el-Kevseri”
b- “Et-Taakubul Hasis Lime Nefehu İbni Teymiye Minel Hadis”
c-“El-Buhusil Vefiyye Fi Mufradati İbni Teymiye”



71- 1376 yılında vefat eden Şeyh Selame el-Azzami eş-Şafii
a-“El-Berahin es-Satia Fi Redi Ba’dil Bide’il Şâi’a”
b-“Makalat Fi Ceridet el-Müslim”



72- 1380 yılında vefat eden Hafız Ahmed B. Sıdık el-Gumâri el-Megribi
a-“Hideyetus Sugara’ “
b-El-Kavlul Celiy”



73- 1383 yılında yaşamış Şeyh Ebu Eşyal Salim B. Cindân el-Endenisi
“El-Hulasal Kafiye Fil Esenid el-Aliye”



74- 1389 yılında vefat eden Ebul Eşbâli Salim B. Hüseyin B. Cunden el-Endunisi
d-“El-İşfak Ale Ahkamıt Talak”



75- 1390 yılında vefat eden Mekke’nin Âlimi Muhammed el-Arabi et-Tebben
“Beraat el-Aş’ariyyin Min Akaidil Muhalifin”



76- Şeyh Muhammed Yusuf el-Bennuri el-Bâkistani
“Ma’arif es-Sünen Şerh Sünen et-Tirmizi”



77- Muhaddis Şeyh Abdullâh el- Gumâri
a-“İtkan es-Sun’a Fi Tahkik Manel Bid’a”
b- “ Es-Subhis Safir Fi Tahkik salatil Musefir”
c-Er-Reseil el-Gumariyye”



78- Seharanburun Âlimi Hamdullâh el- Beracvi
“El-Basair Limünkirit Tevessül Biehlil Kubur””



79- Şeyh Mustafa Ebu Seyf el-Hamami
“Gavsul İbad Bibeyan er-Raşâd” bu kitabı Şeyh Muhammed Said el-Arfi, Şeyh Yusuf ed-Dahvi, Şeyh mahmud Ebu Dakika, Şeyh Muhammed el-Behiri, Şeyh Muhammed Abdulfettah İnati, Şeyh Habibullâh el-Cekni eş-Şankiti, Şeyh Dusuki Abdullâh el-Arabi ve şey Muhammed Hafni Bilal takriz ( Övmişlerdir) etmişlerdir.



80- Âlim Allame Hafiz Müfessir Muhaddis fakih Abdullâh El-Harari
“El-Makalat es-Sünniyye Fi Keşfi Dalalet Ahmed İbni Teymiye”



81- Şeyh Ahmed el-Hüseyni en-Nakşibendî
“Et-Tevfik Er-Rabbeni Firreddi Ale İbni Teymiyel Harrani”



82- İbni Teymiye zamanında yaşamış olan Şeyh Kemaluddin Muhammed B Ebil Hasan Ali es-Serrac
“ Tuffahul Ervah Ve Fettahul Er-Bah”
“El-Hulasal Kâfiye Fil Es3anidil Aliye”



83-Şeyh İsmail El-Ezheri
Mir’etun Necdiyye”



84- Şeyh el-Kekeyâhi İhsan B. Muhammed Dehlân el-Cemfesi el-Kedyeri el-Endunisi
“Siracut Talibin Ale Minhecil Abidin İle Cenneti Rabbil Âlemin”



85- 1401 yılında vefat eden Şeyh Siracuddin Abbas el-Endunisi
a-İtikadu Ehlis Sünneti vel Cemaati
b- “Erba’inil Meseilid Diniyye”



86- 1410 yılında vefat eden Şeyh el-Keyahi el-Hac Ali Masum el-Cukcavi
“ Huccat Ehlis Sünnet vel Cemaat



87- Şeyh el-Keyahi Ahmed Abdulhalim el-Kandeli el-Endunisi
Akaid Ehlis Sünnet vel Cemaat. Bu kitabı 1311 yılında yazdı



88- 1990-2000 arasında Endunisi Âlimler Birliği’nin Genel Başkanı şeyh el-Keyahi el-Hac Muhammed Şafii Huzam B. Muhammed Salih Raidi el-Endunisi
“ Tavdih el-Edille



89- Şeyh Mansur Muhammed Uveys
“İbni Teymiye Leyse Selefiyyen”



90- Şeyh el-Keyahi Ahmed Mekki Abdullâh Mahfuz el-Endunisi
“Husnus Sünnet vel Cemaat Fi Marifet Firaki Ehlil Bide’ “



91- Ş İbrahim B. Osman el-Mısri
“Nusratil İmam Subki Biredis Sarım el-Münki”

92- İmam Gazali 
"İlcam'ül Avam " (İmam Gazali  Teymiyeden önce yaşamıştır fakat bu kitabı Teymiye gibi Allahı cisimleştirenlere reddiye olarak yazmıştır)