20 Şubat 2012 Pazartesi

Said Nursi Sahte Mason din adamlarına tabi oldu


Mustafa Kaplan Bey, geçen haftaki bir yazısında “Risale-i Nurlara el atıldığını ve bazı değişiklikler yapıldığını” yazıyor ve haklı olarak sert bir şekilde de tenkit ediyordu.
Sakarya Üniversitesi hocalarından Sayın Dr. Alaaddin Yalçınkayada Cemaleddin Efgani isimli eserinde bu değişikliklerden birine dikkat çekiyor. Alaaddin Bey’in ifadeleri şöyle:

“İttihad-ı İslâm (İslâm birliği) ve Cemaleddin Efgani ile alâkalı, Said Nursi’nin de bazı görüşleri vardır. Said Nursi şöyle demektedir:
“… Ben bu ittihadın efradındanım(bireylerindenim) ve bu ittihadın tezahürüne (meydana gelmesine) teşebbüs edenlerdenim. Yoksa, sebebi iftirak (ayrılık sebebi) olan fırkalardan değilim.Elhasıl: Sultan Selim’e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâm’daki fikrini kabul ettim. Zira o Kürtleri ikazetti. Onlar da ona biat etti. Şimdiki Kürtler o zamanki Kürtlerdir. Bu meselede seleflerim(benden önce aynı düşüncede olanlar) Cemaleddin Efgani, Mısır Müftüsü merhum Muhammed Abduh, Ali Süavi, HocaTahsin Efendilerle Kemal Bey (Namık Kemal) ve Sultan Selim’dir.”
(Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, TenvirNeşriyat, 1987, İstanbul, Yedinci Cinayet.)

Alaaddin Yalçınkaya devam ediyor:
“Said Nursi’nin bu konudaki görüşleri, arada küçük olmakla beraber farklı yorumlara sebep olabilecek diğer bir kaynakta şöyle nakledilmektedir:

“İşte ben bu ittihadın efradındanım ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa sebeb-i iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim. Elhasıl: Sultan Selim’e biat etmişim, onun ittihad-ı İslâm’daki fikrini kabul ettim. Zira o, vilayat-ı şarkıyeyi ikazetti, onlar da ona biat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamandaki şarklılardır. Bu meselede seleflerim; Şeyh Cemaleddin Efgani, allamelerden Mısır Müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Süavi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâm’ı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim’dir ki…”
(Bediüzzaman Said Nursi, İki Mekteb-iMusibet’in Şehadetnamesi, Risale-i Nur Külliyatı’ndan, Aksi Seda Matbaası,Samsun, 1957, s 14-15)

Fark ortada. Birindeki “Kürt” kelimesidiğerinde “vilayat-ı şarkiye” olmuş. Bu durumda, insan “Yoksa Risale-i Nurlarda benzer şeyler yapıldı mı?” diye düşünmez mi? Demek ki, Mustafa Kaplan Bey feveranında yerden göğe kadar haklı…

Bir kelimenin değiştirilmesine bile bizzat Risale-i Nur’un yazarı şiddetle karşı. Bakın:

Mana daha güzelleşiyor diye Fihrist Risalesi’ne yapılan çok küçük bir ilaveye itiraz eden Said Nursi, şiddetli bir tokat aşkettikten sonra, “Titremeliydiniz. Ben dahi (Risale-i Nur’a) kalem karıştıramıyorum. Siz nasıl kalem karıştırırsınız!” demiştir. (ittihad.com.trsitesindeki 14 sahifelik metnin 6. sahifesi. Aynı cümle Sikke-i Tasdik-iGaybi’de de mevcut.)

1996 veya 97’de Aksaray Akgün Otel’de Risale-i Nur toplantısı yapılmıştı. Galiba Filistin’den gelen hatipdi; konuşması içinde “Said Nursi, üstadlarım Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Ali Süavi diyor” dedi. Konuşmaları anında tercüme eden Suat Yıldırım Hoca, hatibin bu cümlesini tercüme etmedi.Arkasından, Suriyeli Ramazan el Buti konuştu. İşe bakın ki, bir önceki hatibin söylediğini o da söylemesin mi… Suat Hocamız, Buti’nin o cümlesini de es geçti.Bendeniz, tercümede bazı yerleri niçin atladığını yazıp kâğıdı masaya bıraktım.Suat Hocamız cevap vermek mecburiyetinde kaldı ve “Efendim biz polemik olmasını istemiyoruz” dedi. Hoca kendine göre bu iki ismi yani Abduh ve Cemaleddin Afgani’yi Said Nursi’nin üstadıolarak göstermek istemiyordu. İyi de, Said Nursi kendisi bu isimleri vermekten çekinmemişse bize ne oluyor!..
Sizin anlayacağınız değerli okuyucular, böyle şeylere şahit oldukça, Mustafa Bey’e bir defa daha ‘haklısın’ demekten kendimizi alıkoyamıyoruz.
16 Mart 2006 Perşembe
(Ali Eren, Vakit)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.