20 Şubat 2012 Pazartesi

Mevdudi'nin Sapkın Görüşleri



Soru: Resulullah’ın intihara teşebbüs ettiği niye kabul edilmez ki? Mevdudi’nin (Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi) ve (Hazret-i Peygamberin Hayatı) adlı kitaplarında, vahiylerin arası uzadıkça Efendimizin üzüntüsünün ve sıkıntısının arttığını, bazen Sebir, bazen Hira tepesine gidip oradan kendini atmak istediği yazılıdır. Mevdudi’nin yazısı, dinde senet değil mi?

CEVAP: Evet değildir. Mevdudi’nin sapıklığı hakkında çok eser yazılmıştır. Resulullah’a ancak onun gibi mezhepsizler iftira eder. İntihara teşebbüs etti demek ne kadar büyük yanlıştır. Böyle söylemek ya intiharı meşrulaştırmak olur, öyle ya Peygamber efendimiz yaptığına göre herkes yapabilir yahut hâşâ Resulullah efendimiz intihar edecek kadar büyük günahtan çekinmiyordu anlamına gelir. Her ikisi de büyük felakettir.

İlk vahiyden sonra Peygamber efendimizin ne yaptığına Mearicün-nübüvve isimli Peygamberler tarihinden bakalım:
Peygamber aleyhisselam, “Cebrail aleyhisselam gözümden kaybolduysa da, onun heybet, şiddet ve korkusu üzerimde sabit kaldı. Bana mecnun diyeceklerinden ve bana dil uzatıp kötüleyeceklerinden korktum. Hatice’nin yanına geldim. Vücudum titriyordu. Kendimden geçmiştim. Hatice’nin dizine yaslandım. Gördüğüm şeyleri ona anlattım ve bana kâhinlik arız olacağından korkuyorum dedim” buyurunca, Hazret-i Hatice, “Allah korusun. Hak teâlâ sana hayır ihsan eder. Hayrından başka şey dilemez. Allah hakkı için benim ümidim şöyledir ki, sen bu ümmetin peygamberi olacaksın. Sen misafiri seversin. Doğru söylersin ve emin kimsesin. Âcizlere yardım eder, yetimleri korur, gariplere iyilik edersin. İyi huylusun. Bu hasletlerin sahibi olanın korkulacak hâli olmaz” dedi.


Soru: Mevdudi’nin Peygamberimize ve Eshabına dil uzattığı doğru mudur?

CEVAP:
Evet, doğrudur. Mevdudi, 1903’te Hindistan’da doğup, 1979’da Amerika’da vefat etti. İbni Teymiye’nin fikirlerine saplanmıştır. Siyasi düşüncelerini İslamiyet olarak tanıtarak, Cemaat-ül İslamiye dediği bir fırka meydana getirdi.

İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü eski müdürü ve öğretim üyesi, merhum Ahmed Davudoğlu Hoca, Din Tahripçileri kitabında, Mevdudi’yi tenkit ederek özetle diyor ki:
Felsefeyle meşgul olan Mevdudi, kolay tarafından din âlimi olmaya heves etmiş, dinde reformcu bir cemaat meydana getirmiştir. Mısır’ın reformcu yazarları onu göklere çıkarırken, Pakistan’daki Ehl-i sünnet uleması da yerin dibine batırmıştır. (s. 168)

Mevdudi, ulemasıyla, muhaddisiyle, fukahasıyla bütün İslam âlimlerine cahil demiştir. (s. 173)

“Peygamber, peygamberlik farzında kusur ettiği için Allah ona istiğfar emretmiştir” diyor. (s. 173)

“Her peygamber günah işler” diyor. (s. 174)

“Peygamberimiz Kur’anın eşitlik esasıyla ameli terk etti” diyor. (s. 176)

Mevdudi, Resail Mesail isimli eserinde 57. sayfada, “Resulullah Deccal’ın kendi zamanında çıkacağını sanıyordu, ama bu zannı üzerinden 1350 sene geçmesine rağmen, Peygamberin zannı doğru çıkmamıştır” diyerek Resulullah'ı bile suçlamaktan çekinmiyor. (s. 179)

Yazılarında bunlara benzer saçmalar çoktur. (s. 178)

Necip Fazıl Kısakürek özetle diyor ki:
Mevdudi, İslamda İhya Hareketleri isimli eseriyle İslam'da imha hareketinin temsilcilerinden biri. İşi gücü, Ehl-i sünnet büyüklerine çatmaktır. Efgani ve Abduh'a hayran. İbni Teymiyye'ye ise kara sevdalı. Sapık fikirlerin sapık ihtilalcisi olarak defalarca hapsi boyladı. Derken Vehhabilik dünyasına kapılandı. Medine'deki Vehhabi Üniversitesi İstişare Heyeti’ne aza seçildi. Orada da dikiş tutturamadı ve Vehhabilere bile giran gelen fikirleri yüzünden mahkeme edildi. (Doğru Yolun Sapık Kolları s.155)

İslam’da İhya Hareketleri’nde, kuru aklı biricik metot olarak kullanıyor, bu metodun baş temsilcisi İbni Teymiye’yi göklere çıkarıyor, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi, beyninin her zerresi güneş olan bir kahramanı yalnız dış cephesiyle ele alıp içini görmezlikten geliyor. İmam-ı Gazali hazretlerine güya müceddid dedikten sonra, onda bir takım zaaflar buluyor. Mevdudi, bendeki el yazılı vesikaya göre, (Mezhebiniz nedir?) sualine (Mezhebim yok) cevabını veren sapıktır. (Türkiye’nin Manzarası)

Mevdudi, Hilafet ve Saltanat isimli kitabının çeşitli yerlerinde, (İslam nazariyesi) tabirini kullanıyor. Hâlbuki İslam nazariyesi olmaz, İslamiyet bir nazariye yani teori, görüş değildir. Allahü teâlânın dinidir. Genellikle bu tâbiri ve İslam düşüncesi tabirini, İslamiyet’i hak din kabul etmeyen ve Resulullah efendimizin peygamber olduğuna inanmayan, (Kur’anı kendi yazdı) diyen yabancı müsteşrikler kullanır. Müslüman böyle, İslam nazariyesi, İslam düşüncesi gibi tâbirleri kullanmaz. Maalesef günümüzün mezhepsizleri bu tâbirleri kullanmaktan çekinmiyorlar.

İsmi geçen kitabındaki bazı ifadeleri nakledelim:
1-
Gayri müslimler, müminlereverilmiş bütün medeni haklardan aynı şekilde istifade eder. (s.58)
[Yanlıştır, bir gayri müslim, mümin kadınla evlenemez, seçme ve seçilme hakkınasahip olamaz.]

2- Benim nazarımda bütün insanlar eşittir. Bizden olsun veya olmasın. (s.68)
[İnsanlar, insan olarak eşitse de, bir müslümanla bir kâfir asla eşit değildir.Müslüman namaz kılması için zorlanır, fakat kâfir zorlanamaz. (Ancak müminlerkardeştir) âyet-i kerimesine istinaden bütün vatandaşların eşit olduğu hükmünüçıkarıyor. s.69-70 ]

3-
Sahabeden Hz. Sa'ad bin Ubade’ye,farklı ictihadı için kabilecilik taassubu diyor. (s.112)

4-
Dördünün değil de, ilk ikihalifenin icraatı numune kabul edilir diyor. (s.114)
[Hadis-i şerifte ise, (Benden sonra ihtilaflar çıkınca, sünnetime ve hulefa-iraşidinin sünnetine uyun! Onlara azı dişlerinizle ısırır gibi sımsıkı sarılın!)buyuruluyor. (Tirmizi, İbni Mace)]

5-
Hulefa-i raşidinin aydınlattığı meşaleyi [Hz.] Osman söndürdü diyor. (s.117)

6-
Hulefa-i raşidinin doğru yolugösterdiklerini, fakat o yolda gitmediklerini belirtmek için, “Bu zevat-ıkirama hulefa-i raşide - doğru yolda giden halifeler – değil de, Hulefa-imürşide - Doğru yolu gösteren halifeler - demek daha doğrudur” diyor. (s.122)

7-
Beni Ümeyye [yani Hz. Osman sülalesi]nin memleket idaresinde söz sahibiolmasının kabiliyetle izahı mümkün olamaz diyerek iltimas olduğunu iddiaediyor. (s.30)

8-
İbni Teymiye'den bile nakiller yapıyor. (s.135)

9-
[Hz.] Osman'ın siyaseti hatalı idi diyor. (s.141)

10-
İslam’ın emrettiği seçimşeklinin modern olmadığını veya modern seçimin İslam’ın koyduğu seçimsisteminden üstün olduğunu, dolayısıyla Hz. Ali’ye haksızlık yapıldığınıbelirtmek için, “Bugünkü modern usullerle bir seçim yapılmış olsaydı Hz. Alikazanacaktı” diyor. (s.151)

11-
“Talha, Zübeyir ve diğer kandavası peşinde koşanlar” diyor da, şer’i kısas isteyenler demiyor. Aşere-i mübeşşereden bu iki zatı "kan davası peşinde koşanlar” diye suçluyor.(s.164)

12-
Hz. Ali'nin karşı taraftakilerin şehitlerine hürmet gösterdiğini ve mallarını ganimet saymadığını yazdığı halde hainliğinden karşı tarafa hücum etmekten kendini alamıyor. (s.167)

13- Resulullahın kayın biraderi, vahiy katibi Hz. Muaviye'ye uzattığı kirli diline bakın:

Muaviye, Osman'ın kanını istemek hususunda gayri kanuni yolda yürüyordu.(s.169)

Muaviye, Osman'ın katillerinden değil, o zamanın halifesinden kan istiyordu.(s.171)

14-
Hz. Osman'ın katilinin Hz.Ali'nin olduğunu söylemesi için, sahabeden 5 tane yalancı şahit bulundu diye iftira ediyor. (s.173-174)

15-
Hakem olayında haklıyı haksızı tespitin, hakemlerin yetkisinde olmadığını, hakemlerin yaptığı işin tamamen yolsuz ve yersiz olduğunu söyleyerek, bu işe rıza gösteren Hz. Ali ile bütün Eshab-ı kiramı yolsuz ve yersiz iş yapmakla suçluyor. (s.182-183-187)

16-
Hz. Ali'nin, Hz. Osman'ın katline iştirak eden iki sahabiyi vali yaptı diyerek, “İşte Hz. Ali'nin tek hatalı meselesi budur” diyerek Hz. Ali'yi suçluyor da, ictihadı böyle idi diyemiyor. (s.187-197)

17-
Hz. Ebu Bekir’in Hz. Ömer'i yerine hilafete seçtiği gibi, Hz. Muaviye'nin de oğlunu hilafete seçmesini yanlış, hatalı ve usulsüz bir fikir olarak söyledikten sonra Eshab-ı kiramın bu işi aynen kabul etmesini hazmedemediği için Resulullahın arkadaşlarına yükleniyor. (s.197)

18- Hz. Muaviye hakkında ağzına geleni söylüyor, bir defacık olsun Hz. kelimesini bile uygun bulmadığı halde yaptığı hareketlerin tasvibi için bakın nasıl bir dil kullanıyor:
Muaviye iyilikleri şöyle dursun sahabi olması hasebiyle hürmete şayan bir zattır. Onun hakkında her kim ileri geri konuşur, ona taan etmeye kalkarsa, o haddini bilmeyenbir kimsedir. (s.204)

[Hem hürmete layık diyor, hem de bir Hz demekten kaçınıyor. Mevdudi’nin samimiyetsiz olduğuna bu cümlesi yetmez mi?]

19- Hz. Muaviye için, “Politikgayeler uğruna şeriat hükümlerini tahrif etti” diyor. (s.235)

20- Şöyle bir iftira ediyor:
“Bu hadise esnasında bin kadar kadın kendi kocalarından başka kimselerden gebe kaldı.” (s.247)

[Mevdudi, Eshab-ı kiram ve onların çocukları olan Tabiine bu ırz düşmanlığını nasıl layık görür ki? Hâşâ zina etseler bile gebe kaldığını hain nasıl tespit etmiş ki?]

21-
Şirkten başka günahların affedilebileceği Mürcie’nin itikadı olduğunu söylüyor. (s.302)

Halbuki Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Allahü teâlâ, şirki asla affetmez ve şirkten başka olan bütün günahlarıdilerse affeder.) [Nisa 48]

22-
İmam-ı a'zamın istisnasız bütün sahabileri hayırla, iyilikle yâdettiğini yazmasına rağmen, kendisi hain olduğu için Hazret-i Muaviye'ye, Hazret kelimesini bile çok görüyor. (s.326)

23-
İslam âlimleri cumhuriyet esasları korunması şartıyla birlik için çalıştılar diyor. (s.360)

24-
Sahabiler için, “Bilerek hatayapmaz” diyor ve ictihadi hataları olabilir demiyor. (s.436)

25-
Es-sahabetü küllühüm adül,mefhumunun istisnasız bütün sahabiler hakkında varit olduğunu söylediği halde,yine de çokları adil iş yapmadı, şeriatı tahrif etti diyor. (s.437)

26- Bir hata işlemekle bir kimsenin derecesinin yüksekliğine noksanlık gelemiyeceğini belirterek
“Eshab-ı kiramadil uzatıyorum ama onlara noksanlık gelmez” demek istiyor. (s.441)

27-
“Benim düşüncem şöyle” diyerek kendini, Resulullahın arkadaşlarını, akrabasını hâşâ hesaba çeken savcı olarak görüyor. (s.443)

28- (Eshabım hakkında konuşulurken dilinizi tutunuz) hadis-i şerifine rağmen Sahabe-i kirama kusur yüklemeye, hata bulmaya çalışıyor. (s.444)

29-
Sapıkların şahitliği kabul edilmediği halde iftiralarına ibni Sebecilerden delil getiriyor. İntak-ı hakkabilinden mehaz gösterdiği İbni Ebi Hadid'in ehl-i sünnet olmadığını kendi deitiraf ediyor. (s.445)

30-
İbni Kuteybeyi mehaz olarak gösteriyor. İbni Kuteybe’nin ehl-i sünnet olmadığı bir tarafa, Hz. Ali'yi sevmemek anlamına gelen nasibilikle itham edildiğini belirtiyor. (s.446, 447)

[Sanki Hz. Ali düşmanı olunca sözü senet mi olur?]

31-
İbni Teymiye’yi imam diye övüyor. (s.452) [Burada imam, mezhep sahibi büyük âlim demektir.]

32-
İbni Arabi'nin, İbni Teymiye'ninve Şah Abdülaziz'in Şiileri reddiye hakkında yazdıkları kitapların mehaz olamıyacağını beyan ediyor. (s.463-464)

33- Kendi fikirlerini yazdıktansonra, “Kendi icthad-i fikrimi ortaya koysaydım” diyor. (s.463)

34-
[Hz.] Osman'ın niyeti değil,düşüncesi yanlıştı diyor. (s.465)

35-
Hz. Osman'ın firasetinin noksan olduğunu ispat için, “Herhangi cahil bir insan bile vukuu muhtemel zararlarıtahmin edebilir, iyi veya kötü bunlara karşı gerekli tedbirleri almayı ihmaletmezdi” diyor. Hz. Osman'ın bir cahil kadar bile tedbirli olmadığını söylüyor.(s.467)

[Hâşâ ALLAH onu aşere-i mübeşşereden Cennetlik biri olduğunu bildirmekle,Resulullah iki kızını ona vermekle ve sahabe-i kiram, halife seçmekle hataettiği söylenmiş oluyor.]

36-
Hz. Osman'ın Hz. Muaviye'yi uzun seneler valilikte bıraktığı için siyaset ve tedbirinin hatalı olduğunu, birvaliyi ancak 5-6 sene istihdam edip değiştirmenin münasip olacağını söylüyor.(s.472)

37-
Hz. Osman'ın akrabalarına karşı olan tutumunu zaaf olarak vasıflandırıyor. (s.476)
[Mevdudi’yi savunan müslüman kardeşlerimiz, Hz.Osman’ı savunsalardı kendileri için daha hayırlı olurdu. Bize ne kadar kızarlarsa kızsınlar, biz Hz.Osman’ı savunuyor ve onun tarafını tutuyoruz.]

38-
[Hz.] Osman, bazı valileri değiştireceğine söz verdiği halde yine yerlerinde bıraktı diyerek, onu yalancılıkla suçluyor. (s.483)

39-
Eshab-ı kiramın en büyüklerinden Amr İbni As hazretleri için, “Bu zatın yaptığı iş, düpedüz haksızlıktı” diyor.(s.498)

40-
Mekke'nin fethinde [Hz.]Osman'ın iltiması ile bir zatın suçundan vazgeçildi diyor. (s.506)
[İltimas, bir haksızlığı meşru kılmak için yapılır. Hz. Osman iltimas yaptıdemekle hem Hz. Osman suçlanıyor, hem de bu iltiması kabul eden Resulullah efendimiz suçlanmış oluyor.]


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.