22 Ağustos 2012 Çarşamba

Alimlerin Sözünü Kabul Etmeyenlere Reddiye


"Değerli Hocam! Ben, hiçbir alimin sözünün delil olmayacağını söylüyorum
Malumunuz üzere, alim denilen kişilerin tamamı insandır ve birer beşerdir. Hata yapma ihtimalleri vardır."

Yukarki sözü söyleyen kişi -Mehmet Dağdelen- kendinin edille-i erbaaya tabi olduğunu söylemişti. Şimdi Allahın izniyle edille-i erbaadan olan bir takım delillerle alimlerin konumunu, ümmet için ne kadar önemli olduklarını, onların sözünün değerini tabi olunup olunmamasının neticelerini incele meye gayret edeceğiz...Muvaffakıyyetimiz Yüce Rabbimizdendir.

Euzü billah, bismillah, yüce Allahımız kitabında şöyle buyuruyor:
 
"Allaha, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin...."  (Nisa:59)

Bu ayetin tefsirinde kurtubide şu açıklama var:
Ululemrin Kimliği:
Câbir b. Abdullah ile Mücahid der ki: "Emir sahipleri (ululemr)" denilen kimseler, Kur'ân ve ilim ehli olan kimselerdir. Mâlik (Allahın rahmeti üzeri­ne olsun) in tercihi de budur. ed-Dahhak'ın şu sözü de buna yakındır: Yü­ce Allah bununla, fukahayı ve din alimlerini kastetmektedir. Mücahid'den, burda sözü geçenlerin, özel olarak Peygamber (sav)'ın ashabı olduğunu söylediği nakledilmiştir.

Semerkandi Tefsiri:
îslâm bilginleri ulû'l-emir mevzuunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir Belli başlıcaları ise şunlardır: lmâm-ı Kelbî ile imam- Mukatil, ulû'l-emrin ordu komutanları olduğunu söylemiştir, lmâm-ı Dahhâk ise, din bilginleri ve fakihlerdir demiştir.

Büyük Kuran tefsiri:
Tefsir âlimlerinden bâzıları «Ululemr»den maksat, din bilginleri­dir, dediler. Çünkü Cenab-ı Hak, başka bir âyette bu tabiri din bilgin­leri için kullanarak buyurmuştur: «Eğer onu Rasulüllah'a ve kendile­rinden olan ululemr'e götürsey diler, muhakkak ki, onlardan istinbat edebilenler onu bilecekti...» (En-Nisa: 83).

Ulul emriden idareciler kasdedilmiştir itirazına karşı Fahruddin Razi'nin açıklaması:
Bu sorulara şu şekilde cevap verilir: Sahabe ve Tabiînden bir cemaatin, Hak Teâlâ'nın, 'Ve sizden olan emir sahiplerine de... "sözünü, "alimler" anlamına hamletmiş olduklarında hiçbir şüphe yoktur. Binâenaleyh biz, bundan murad, "Ehl-i hail ve'l-akd" kimselerden olan alimlerdir." dediğimizde, bu görüş, ümmetin görüşlerinin dışında olan bir görüş olmaz. Aksine bu, onların görüşlerinden birisini tercih ve o görüşü kesin bir delille tashih olmuş olur. İşte böylece, birinci sual bertaraf edilmiş olur.
Nisa 83 ayeti kerime:
«Eğer onu Rasulüllah'a ve kendile­rinden olan ululemr'e götür seydiler, muhakkak ki, onlardan istinbat edebilenler onu bilecekti...» (En-Nisa: 83).

Kurtubi:
"Halbuki bunu Rasûlüne veya içlerinden emir sahiplerine döndürmüş olsalardı" yani, Peygamber (sav)!ın kendisi, yahut emir sahipleri olan kim­seler bunu söyleyip açıklayıncaya kadar kendileri bunu dillerine dolayıp açık­lamamış olsalardı...
Emir sahipleri; el-Hasen, Katade ve başkalanndan, ilim ve fıkıh sahibi kim­selerdir diye nakledilmiştir.

Tefsirul Hadis:
2- Onların üzerine böyle bir durumda meseleyi Nebi (s)'ye veya kendilerindeki ilim sahibi kişilere götürmeleri ve onların bu mesele hakkında maslahata göre vereceği ka­rarları beklemelerinin gerekliliği beyan edilmektedir.
Bu açıklamalar tefsir tercümeleri sitesinde ilgili ayetlerde daha teferruatıyla mevcuttur.
Bunların özü, işi bilen allimlerin sözünün Allah katında değerli ve itibar edilir olduğudur. Onların sözü yabana atılmaz. onların sözü varken sonra gelenler ona muhalif bir şey söylemeye cesaret edemezler, zaten mezhebler de böyle olmuş ve asırlarca devam eden ilim silsilesiyle mezheblerin teferruatı yerleşmiştir.

Alimlerin sözünün delil olmayacağını iddia etmek, aslında icma ve kıyası da inkar demektir. O halde dört delili kabul ediyorum demekle aslında kabul edilmediği anlaşılmış oldu, yani şartlı kabulleri var, kendi takip ettiği alimlerin sözü onlar için delildir, başka alimler delil olmaz. Bu dediğimizi şu ifadeleri de ortaya koyar: <<Hocaları kendilerine selef alimlerinin şu sözünü söylermiş: Alimlerin sözü delil olmaz, delillendirmeye muhtaçtır>> gibi...

Bu tavsiyenin asıl hedefi, talebelerin zihninde yerleşmiş mezheb imamlarının müçtehitlerin sözlerinin itiraz edilmezliği anlayışını değiştirerek onların da sıradan bir insan gibi olduklarını, hata yapabileceklerini, beşer olduklarını kafalarına sokmak, böylece yeni müçtehitleri -müçtehit taslaklarını- yetiştirmek ve islam alemine yeni bir yön vermektir.
Bu dar anlayışın ve zararlı cereyanın evvelden beri sinsi sinsi devam ettiği ve şimdilerde artık meydanı boş bulup iyice ayyuka çıktığı herkesçe malumdur. Ancak Allahu teala her yüz yıl başında bir müceddid gönderip dinini muhafaza eder, sokulan bid'atleri ve saptırmaları def ederek dinini muhafaza eder....
İlim Ve Alimin Kıymeti Hakkında Bazı Hadisi Şerifler;
 
4078 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle dediğini işittim: "Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk eder/giderse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasib elde etmiştir."
Ebu Davud, İlm 1, (3641); Tirmizi, İlm 19, (2683); İbnu Mace, Mukaddime 17, (223).

4088 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim, bir ilimden sorulur, o da bunu ketmedip söylemezse (Kıyamet günü) ateşten bir gem ile gemlenir."
Ebu Davud, İlm 9, (3658); Tirmizi, İlim 3, (2651).

4089 - Sehl İbnu sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Vallahi, senin hidayetinle bir tek kişiye hidayet verilmesi, senin için kıymetli develerden müteşekkil sürülerden daha hayırlıdır."
Ebu Davud, İlm 10, (3661); Buhari, Ashabu'n-Nebi 9; Müslim, Fedailu'l-Ashab 34, (2046).

4096 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Benden bir şey işitip onu (artırıp eksiltmeden) işittiği şekilde başkasına ulaştıran kimsenin (Kıyamet günü) Allah yüzünü taze kılsın. Zira, kendisine ulaştırılan öyleleri var ki, bizzat işitenden daha iyi kavrar."
Tirmizi, İlm 7, (2658).

4097 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir ayet bile olsa benden başkasına götürün. Beni İsrail (hikâyelerin)den de rivayet edin, bunda bir mahzur yok. Ancak kim bile bile bana yalan nisbet ederse cehennemdeki yerini hazırlasın."
Buhari, Enbiya 50; Tirmizi, İlm 13, (2671).
 
4099 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan iki kap ilim hıfzıma aldım. Bunlardan birini aranızda neşrettim. Ama diğerini söyleyecek olsam şu gırtlağımı kesersiniz."
Buhari, İlm 42.

4108 - İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah ilmi (verdikten sonra), insanların (kalbinden) zorla söküp almaz. Fakat ilmi, ülemayı kabzetmek suretiyle alır. Ülema kabzedilir, öyle ki, tek bir alim kalmaz. Halk da cahilleri kendine reis yapar. Bunlara meseleler sorulur, onlar da ilme dayanmaksızın (kendi reyleriyle) fetva verirler, böylece hem kendilerini hem de başkalarını dalâlete atarlar."
Buhari, İlim 34, İ'tisam 7; Müslim, ilm 13, (2573); Tirmizi, ilm 5, (2654).

4109 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile beraberdik. Gözünü semaya dikti. Sonra: "Şu anlar, ilmin insanlardan kapıp kaçırıldığı anlardır. Öyle ki, bu hususta insanlar hiçbir şeye muktedir olamazlar!" buyurdular.
Ziyad İbnu Lebid el-Ensari araya girip: "Bizler Kur'an'ı okuyup dururken ilim bizlerden nasıl kapıp kaçırılır? Vallahi biz onu hem okuyacağız, hem de çocuklarımıza, kadınlarımıza okutacağız!" dedi. Resulullah da: "Anasız kalasın, ey Ziyad, ben seni Medine fakihlerinden sayıyordum. (Bak) işte Tevrat ve İncil, yahudilerin ve nasranilerin elinde, onların ne işine yarıyor (sanki onunla amel mi ediyorlar)?" buyurdu. Cübeyr der ki: "Ubade İbnu's-Samit radıyallahu anh'a rastladım. Kardeşin Ebu'd-Derda ne söyledi, işittin mi? dedim. Ve ona Ebu'd-Derda'nın söylediğini haber verdim. bana: "Ebu'd-Derda doğru söylemiş, dilersen kaldırılacak olan ilk ilmin ne olduğunu sana haber vereyim: İnsanlardan kaldırılacak olan ilk ilim huşu'dur. Büyük bir câmiye girip huşu üzere olan tek şahsı göremiyeceğin vakit yakındır!" dedi."
Tirmizi, İlm 5, (2655).

4110 - Ömer İbnu Abdilaziz rahimehullah'dan nakledildiğine göre, (Medine valisi) Ebu Bekr İbnu Hazm'a şöyle yazmıştır: "Bak, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hadisinden ne varsa yaz. Zira ben, ilmin kaybolmasından ve ülemanın gitmesinden korkuyorum. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hadisinden başka bir şey kabul etme. Alimler ilmi yaysınlar, ilim için (herkese açık yerlerde) halkalar teşkil etsinler, ta ki bilmeyenler de böylece öğrensin. Zira ilim, gizli kalmazsa helak olmaz."
Buhari, İlm 34.

6021 - Muaz İbnu Enes'in babası anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir ilim öğretirse ona bu ilimle amel edenlerin sevabı vardır. Bu amel edenin ücretini eksiltmez."

6022 - Ebu Katâde babasından naklediyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kişinin (öldükten sonra) geride bıraktıklarının en hayırlısı şu üç şeydir: "Kendisine dua eden salih bir evlad, ecri kendisine ulaşan bir sadaka-i cariye, kendinden sonra amel edilen bir ilim.

6024 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sadakanın en üstünü, kişinin bir ilim öğrenip sonra da onu müslüman kardeşine öğretmesidir."
 
6034 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bu ümmetin sonradan gelenleri önce gelenlerine lânet ettiği vakit, kim bir hadisi söylemez, ketmederse, Allah'ın indirdiğini ketmetmiş (gizlemiş) olur."

6035 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir ilimden sorulur, o da bunu gizlerse, Kıyamet günü ateşten bir gem ile gemlenir."

6036 - Ebu Sa'îdi'I-Hudrî anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim insanların dini işlerinde Allah'ın faydalı kıldığı bir ilmi gizlerse, Allah, Kıyamet günü onu ateşten bir gem ile gemler."
      Buhari ve diğer sahih hadis kitaplarından derlediğimiz şu rivayetler alimlerin ne kadar  kıymetli olduğunu ifade eder. Kıymetli olanların sözü de kıymetli olur. O halde alimlerin önüne geçmek sanki Allah ve resulünün önüne geçmek gibi olacağından, haddimizi bilerek ilim ehlinin sözlerine itibar etmek lazımdır. Ancak her Müslümanın tabi olacağı alim aynı olmaz, tutacağı yol –mezheb- bir olmaz. Bu yüzden her çeşit insanın hallerine uygun olan mezhebler İslam aleminde uygulanmış ve ortak noktada cem olunarak 4 mezhebte icma olmuştur. Zira bunların dışına çıkılması mutlaka heva yoluna girmek olacaktır.
      Bizler gerçekten ehli sünnet itikadında olan bütün alimleri ve Allah dostlarını severiz kabul ederiz. Uygulamada mensub olduğumuz mezheb ve meşrebi yaşamaya çalışırız.
Alimlere dil uzatmak, söz atmak çok kere kişinin imansız kalmasına sebeb olur, zira söz atan kişi ilimden nasibsiz ise nereyi tenkit edeceğini bilemez ve haddi aşar. Alimlerin arasındaki ilmi münazara ve ihtilaflar hadisi şerifin beyanına göre zaten rahmettir. Bu rahmeti anlamayanlar için iş zahmet olur, artık doğru olduğunu bildiği meseleleri bile kabullenemez…
Ali Kara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.