İranın en önemli resmi-dini kurumlarından birisi olan İran Anayasa
Koruyucular Derneği Başkanı Tahran Cuma Hatibi fanatik Şii Ayetullah
Ahmet Cenneti son hutbesinde gayet açık ve net bir şekilde Şii Araplara
seslenerek Beşşar Esad rejimini savunmak için “cihad” edin dedi.
Ahmed Cenneti, tamamına yakını Sünni Müslümanlardan oluşan ve devrim başlatan Suriye halkını kast ederek onları rejimi yıkmak isteyen “Ehli Beyt düşmanları” terimi içine yerleştirdi. İran ve Şii dünyasından yapılan açıklamalar, kullanılan “Sünnilik” karşıtı dil ve Esed ittifakı nasıl okunmalı, ne tür bir ittifak söz konusu?
Kısa cevaplar. İran’daki dini kurumları ve devlet politikasını
şekillendiren en stratejik kurumların başında gelen “Uzmanlar Meclisi”
üyesi Cenneti’nin verdiği hutbeler gözlemciler açısından çok önem
taşıyor. Bu kurumu önemli kılan bir diğer husus ise Şii rejimin en üst
düzey makamındaki dini lideri (Hamaney) azledebilme yetkisine sahip
olması. Aynı zamanda resmi veya dini retoriğin, İran dış politikasının
ve küresel yaklaşımlarının ipuçlarını da bu kurum üyelerinin
açıklamalarında veya dini şahsiyetlerin hutbelerinde bulmak mümkün. Bu
noktada açıklamayı anlamlı kılan bir diğer husus ise Ayetullah sıfatını
taşıyan Cenneti’nin İran İslam Cumhuriyeti açısından yukarıdaki resmi
üyeliklerinin dışında taşıdığı tartışılmaz konumu. Çünkü kendisi çok
sayıda üst düzey resmi, dini, askeri ve bürokratik elitler üzerinde etki
ve nüfuza sahip. Bu konumdaki Cenneti cuma günü verdiği hutbesinde:
“Şii Araplar Suriye rejiminin çevresinde yer alarak cihad etmek için
Suriye’ye girmelidir. Ta ki böylece Suriye Ehli Beyt düşmanlarının eline
düşmesin!” diyerek açıkça ahireti inkar eden, Hz. Ali’yi ilahlaştıran,
namaz, oruç ve hac gibi ibadetleri inkar eden İslam dışı Nusayri-Alevi
rejimini destekledi. Aynı zamanda Cenneti %90′ı Sünni olan Suriye
halkını “Ehli Beyt düşmanı” diye isimlendirerek Şiiler için en temel
düşünce esaslarını, anlayış, algılayış ve kendini konumlandırışını
açıkça ortaya koymuş oldu. Çünkü ne Nusayri zihniyetindeki Esed ve
rejimi Ehli Beyt’i temsil ediyor ne de tamamına yakını sahih İslam
anlayışını savunan Suriyeli Müslümanlar Ehli Beyt düşmanı.
Yine 17 yıl dışişleri bakanlığı yapan, şimdi Stratejik Araştırmalar
Kurumu diye İran dışpolitikasını şekillendirecek Hamaney’in
denetimindeki kuruluşun başkanı, İslami Uyanış Konferansı diye Arap
Baharı akabinde İran’ın rol kapma yarışında olduğu ve konferans akabinde
kurdukları oluşumun başkanı Ali Ekber Velayeti’nin açıklamaları da
dikkatlerden kaçmamalı. Şii dini lider Hamaneyin diplomasi-uluslararası
ilişkiler danışmanı da olan Velayeti perşembe günü yaptığı açıklamasında
bir sürü iddia dile getirerek meşrulaştırdığı Esed rejiminin
düşmeyeceğini öne sürdü. Elbette açıklamalarındaki kilit sözcüklerinin
“direniş, siyonizm, batı güçleri, Amerika vs” gibi manipülatif sözcükler
olduğu gözlerden kaçmıyor. Tahran rejiminin Suriye hükümetini
desteklemeye çalışacağını ve karşısında hareket edenlere karşı
duracağını açıkça dile getirdi Velayeti.
Ali
Hamaney, Mahmud Ahmedinecat ve Devrim Muhafızları komutanları da açıkça
ve tüm medya organlarında yayınlandığı gibi Beşşar Esed rejimini
destekliyor. Dahası devrim muhafızları ve ona bağlı Kudüs Tugayları adlı
terör oluşumları Suriye halkının öldürülmesinde gerek lojistik, gerek
mühimmat gerekse militanlarıyla Esed güçlerinin yanında yer alıyor.
Bu ve benzeri şekilde en üst düzey Şii din adamlarının,
yetkililerinin veya İran-Şii dünyasını temsil eden şahsiyetlerin yaptığı
açıklamaları, Suriye devrimi üzerinden aldıkları konum ve kullandıkları
dil özellikle Türkiye açısından çok önemli bir dönüm noktası teşkil
ediyor.
Zira Şii
mezhebinin en temel düşünce, akide esasları iyice ve derinlemesine
incelendiği bir durumda ancak Şiiliğin günlük hayata yansıyışı ve
ideolojik olarak iktidara geldiği devlet, kurum, kuruluş veya oluşumlar
üzerinden geliştirdikleri, yürüttükleri siyaset anlaşılabilir.
Özellikle Suriye denkleminde; İran ve destek verdiği Esed rejiminin,
Irak-Lübnan’daki azınlık Şii hükümetlerinin, Türkiye’deki Şii-İran
lobisinin ürettiği tüm yazılı, görsel ve sesli literatürün nerdeyse
istisnasız “Sünnilik karşıtı”, “Sünnilik düşmanlığı” ve
“Türkiye-Osmanlı” karşıtlığı üzerine kurulduğu çok açık, net ve bariz
bir şekilde görülmektedir.
Read more: http://www.sapitanlar.com/index.php/ahmed-cenneti-sunnilerle-cihad-edin/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.