Mucize; Kudret'in karşıtı
olan "acz" kökünden if'al babında "i'caz" masdarından
türetilen bir ism-i fail olarak "âciz bırakan, karşı konulamayan, benzeri
yapılamayan, hârika" anlamında bir terim.
"Ona ayetlerimizden bazısını göstermek
için kulunu geceleyin Mescid-i Haram'dan, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i
Aksâ ya götüren Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. " (İsra'
17/1).
İslam Alimlerinin icmasına göre, isra hadisesini inkar eden kâfir, miraç hadisesini inkar eden bidat ehlidir.
Peygamber Efendimizin biset’ten (risalet) önceki harika hallerine “irhas”
biset’ten sonraki harika hallerine “Mucize” denir, Miraç hadisesini bu olağan üstü
hali bir Peygamber (s.a.v) yaşadığı halde inadla Mucize olarak görmeyen ve “Peygamberin
hiçbir mucizesi yoktur” diyen, mütevatir hadislere de “onlar çok zayıf şeyler” diyen
vehhabi kafalı hoca ancak kendi cahilliğini ve sapkınlığını göstermektedir.
Mütevatir Hadis: Sahabe,
tabiin ve tebei tabiin döneminde, yalan üzere ittifak etmesi mümkün olmayan bir
topluluğun Resulullah'dan rivayet ettiği hadislerdir.
Mütevatir hadis ile amel etmek
farzdır. Çünkü Resulullah'dan(s.a.v) geldiği kesindir.
Zira tevatür yolu ile gelişi Resulullah'a nisbetinin doğruluğunu ortaya
koymaktadır. Bu nedenle ittifakla mütevatir olan bir hadisi inkar eden
dinden çıkmış olur.
Aşağıdaki Peygamber Efendimizin Mucizileri
mütevatir’dir, Peygamber Efendimizin
mucizelerini inkar edenler umarız bu hatalarından dönerler, biz buraya bu mucizelerden
bir kısmını aldık gerek mütevatir gerekse sahih ve hasen derecesinde aslında
çok daha fazlası vardır.
Ayın Yarılması Mucizesi
Rivayetlere göre; müşrikler, Hz. Peygamber
(s.a.v)’den bir mucize istemişler, Hz. Peygamber (s.a.v)’de onlara ayın
yarılması mucizesini göstermiştir.
Bu yarılma esnasında ay, şimşek
çakar gibi hızla iki defa ayrılıp kapanmıştır. Bu sırada Ebu Kubeys dağı, ikiye
ayrılan ayın arasından görülmüştür.
Buhârî, bu olayın, Hz. Ömer’in
müslüman olması ile Habeşistan’a hicret etme arasında meydana geldiğini
belirtir.
Alûsî’de, bu olayın, hicretten 5
yıl önce Habeşistan’a yapılan ikinci hicretten sonra müslümanların maruz
kaldığı vadi ablukası sırasında meydana geldiğini kesin bir dille ifade eder.
Bir çok Alim, bu konuda gelen
hadislerin yanı sıra Kamer: 54/1’de geçen “ay yarıldı” ifadesini de ve ayrıca
Kamer: 54/1-9 ayetlerini bir bütün olarak şeklinde alarak 9. ayette geçen
Nuh’un yalanlanması gibi Hz. Peygamber (s.a.v)’in de bu mucizeyle
müşrikler tarafından yalanlandığını görüşlerine delil olarak getirmişlerdir.
Tâc es-Sübkî (ö. 771/1370)
“Şerhu’l-Muhtasarı İbni’l-Hâcib el-Aslî”de konu ile ilgili olarak şöyle
der:
“Bana göre, ayın yarılması ile
ilgili hadis, sahih ve mütevatirdir. Kur’an’da ayın yarılması ile ilgili nass
vardır. Buhârî ile Müslim’in “Sahîh”lerinde ve bir çok alimin kitabında yer
alan bu hadis; çeşitli yollarla Şu’be’den, o da Süleyman b. Mihrân’dan, o
da İbrahim’den, o da Ebu Ma’mer’den, o da Abdullah ibn Mes’ud’dan 1
rivayet edilmiştir.”
Daha sonra Sübkî der ki: “Yine bu
hadis, mütevatir olduğu hususunda şüphe gerektirmeyecek bir şekilde daha pek
çok yollardan gelmiştir.”
Kadı İyâz (ö. 544/1149) “Şifâ”da
Hz. Peygamber (s.a.v)’den geldiği kesinlikle bilinen bir çok mucizeleri
anlattıktan sonra konu ile ilgili olarak aynen şöyle der:
“Ayın yarılması mucizesine
gelince, Kur’an, bu mucizenin meydana geldiğini belirtiyor, varlığını haber
veriyor ve bunu da açıkça bir delille ortaya koyuyor. Sahih haberlerde, bir çok
yollardan bu olayın meydana geldiği olasılığını güçlendiriyor. Bu konudaki din
desteğini zayıf düşürme, tanımama ve sapma mahiyetindeki düşünceler, azmimizi
kıramamakta ve bu konuda bid’atçi kimsenin, zayıf müminlerin kalplerine attığı
şüphe tohumlarını (bize) yöneltememekte, aksine bu bidatçi kimsenin bu konudaki
bozuk düşüncelerine karşı koyduk ve onun getirdiği saçma deliller, bir işe
yaramayacağı için bu delilleri attık.”
İbn Hacer (ö. 852/1447) “Emâliyyu’l-Muhrace”de
konu ile ilgili olarak der ki: “Tefsirciler ile Siyerciler, ayın yarılması
olayının meydana gelmesi hususunda icma’ etmişlerdir.
Ayın yarılması olayını, içlerinde;
Hz. Ali, Abdullah ibn Mes’ud, Huzeyfe, Cübeyr b. Mut’im, Abdullah ibn Ömer, Abdullah
ibn Abbâs ile Enes’in de bulunduğu (bir grup) sahabe rivayet etmiştir.
Kurtubî (ö. 671/1273)’de
“Müfhim”de der ki: “Ayın yarılması ile hadisi, sahabeden bir çok kimse rivayet
etmiştir. Tabiundan pek çok kimse de, ayın yarılması ile ilgili hadisi, bu
sahabilerden nakletmişlerdir. Daha sonra da gelenler (=etbau’t-Tabiun) de,
ayın yarılması ile ilgili hadisi, bu kimselerden (=tabiundan) nakletmişlerdir.”
(Kastallânî)
“Mevâhibu’l-Ledûniye”de konu ile ilgili olarak şöyle der: “Sahih rivayetlerde,
ayın yarılması ile ilgili hadisler, içlerinde; Enes, Abdullah ibn Mes’ud,
Abdullah ibn Abbâs, Hz. Ali, Huzeyfe, Cübeyr b. Mut’im, Abdullah ibn Ömer ve
daha bir çoklarının da bulunduğu bir grup sahabeden gelmiştir.”
İbn Abdilberr (ö. 463/1071)’de
konu ile ilgili olarak şöyle der: “Ayın yarılması ile ilgili hadisi, sahabenin
bir çoğu rivayet etmiştir. Tabiunun ileri gelenleri de, ayın yarılması
ile ilgili hadisi, bu sahabilerden rivayet etmiştir. Ayrıca ayın yarılması ile
ilgili hadisi, bize ulaşıncaya kadar, bunlardan, pek çok kimse nakletmiştir.
Ayın yarılması olayı, ayeti kerimeyle doğrulanmıştır.”
Münâvî (ö. 1031/1622) Irâkî’nin
“Elfiyetü’s-Siyer” adlı kitabına yazdığı şerhte der ki: “Ayın yarılması ile
ilgili hasen hadisler, tevatürdür. Tâc es-Sübkî ile bir çok alim, ayın
yarılması ile ilgili hadisin tevatüre ulaştığını doğrulamıştır.”
***
Peygamber (s.a.v)’in, parmaklarından su akıtma mucizesi 2
Şihâb (ö. 1069/1659)
“Şerhu’ş-Şifâ”da Nevevî (ö. 676/1277)’nin “Şerhu’l-Müslim” adlı kitabından
naklettiğine göre; Hz. Peygamber (s.a.v)’in, parmaklarından su akıtması ile
ilgili hadisler, mütevatirdir.
Kurtubî (ö. 671/1273)’de konu ile
ilgili olarak şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, parmaklarından su akıtması
kıssa, birkaç yerde büyük toplulukların huzurunda meydana gelmiş ve (bu
nedenle de) pek çok yollardan gelmiştir. Bu kıssayı anlatan rivayetlerin
toplamı, kesin bilgiyi ve manevi tevatürü ifade etmektedir.
Kadı İyâz (ö. 544/1149) ise
“Şifâ”da der ki: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, parmaklarından su akıtması ve
yemeği çoğaltması ile ilgili kıssayı; sika ve çok sayıdaki kimselerin, yine çok
sayıdaki kimselerden, bunlarda çok sayıdaki kimselerden, bunlarda sahabilerden
rivayet etmiştir. Bunlar, bu kıssanın; Hendek savaşı,3
Buvât gazvesi,4 Hudeybiye umresi,5 Tebük gazvesi6 gibi bir çok yerlerde ve
Müslümanlar çevreler ile askerlerin operasyonları sırasında gerçekleştiğini
haber vemişlerdir.
Sahabeden hiçbiri, bu kıssayı
anlatan raviye ters bir harekette bulunmamış ve bu kıssa kendilerine
anlatıldığında inkar yoluna gitmemişlerdir. Aksine bu kıssayı görenin söylediği
gibi anlatmışlardır. Daha öncede belirttiğimiz üzere, bu çeşit olayların
hepsi, Hz. Peygamber (s.a.v)’in mucizelerinden olduğu kesinlik kazanmaktadır.”
Bu konuda daha geniş bilgi için
(Kastallânî’nin) “Mevâhib” adlı kitabı ile bunun şerhine bakabilirisiniz.
***
Ağacın, Hz. Peygamber (s.a.v) ile konuşması ve (ağacı kendisine
çağırdığında, yerinden kalkarak yanına gelip onun bu emrine) itaat etmesi
mucizesi
Kadı İyâz (ö. 544/1149) “Şifâ”da, ‘Ağacın,
Hz. Peygamber (s.a.v) ile Konuşması’ bahsinde, ağacın, Hz. Peygamber (s.a.v)’in
peygamberliğine tanıklık etmesi ve davetinin doğruluğuna katılması ile ilgili
hadisleri naklettikten sonra aynen şöyle der:
“İşte bu olay; Abdullah ibn Ömer,
Büreyde, Câbir, Abdullah ibn Mes’ud, Ya’lâ b. Mürre, Üsâme b. Zeyd, Enes b.
Mâlik, Hz. Ali, Abdullah ibn Abbâs ve daha birçoklarından gelmiştir. Bunlar,
ağacın konuşması veya bu manada gelen olay üzerinde görüş birliğine
varmışlardır. Bu olayı, bu sahabilerden, bunlardan kat kat daha fazla
tabiun(dan kimseler) rivayet etmiştir. Böylece bu olay, meydana geldiği
şekliyle yayılmıştır.”
Şihâb (ö. 1069/1659)
“Şerhu’ş-Şifâ”da konu ile ilgili olarak şöyle der: “Bu olay, sahabe ile
tabiundan pek çok kimseden nakledilmiştir. Böylece de (bu olay,) manevi
mütevatire ulaşmıştır. Hiçbir akıllı kimsenin şüphe edemeyeceği güçlü bir
dereceye gelmiştir.”
***
Peygamber (s.a.v)’e, kendi sahibini şikayet eden deve
mucizesi 8
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da
bu hadisi (sadece) İmam Ahmed yoluyla Enes’ten getirmiştir. Buna, başka hiç
kimseyi eklememiştir.
(Derim ki:) Münzirî (ö.
656/1258) “Terğîb”de bu hadisi şu yoldan getirmiştir:
1. Enes9
Daha sonra Münzirî der ki: “Bu
hadisi, İmam Ahmed ceyyid bir senedle rivayet etmiştir. Hadisin ravileri, sika
ve meşhur kimselerdir. Bezzâr’da, bu hadisin bir benzerini nakletmiştir.
Nesâî’de bu hadisi muhtasar bir şekilde rivayet etmiştir.”
İbn Hibbân (ö. 354/965)’da “Sahîh”
adlı eserinde bu hadisin bir benzerini muhtasar bir şekilde şu yoldan rivayet
etmiştir:
2. Ebu Hureyre”10
Bir başka olayda ise; devenin,
sahibinden şikayet ettiği şu yoldan gelmiştir:
3. Ya’lâ b. Mürre es-Sakafî11
Bu hadisi ise; İmam Ahmed (ö. 241/855),
Hâkim (ö. 405/1014) ve Beyhakî (ö. 458/1066) sahih bir senedle rivayet
etmiştir.
Bu hadis, bir başka olayda ise şu
yoldan gelmiştir:
4. Câbir
Bu hadisi ise; İmam Ahmed (ö.
241/855) zayıf bir senedle rivayet etmiştir. Fakat Beyhakî (ö. 458/1066)’de “Delâil”de
bu hadisi ceyyid bir senedle rivayet etmiştir. Hadisin ravileri, sika
kimselerdir. Ayrıca bu hadisi, Dârimî (ö. 255/868) ve Bezzâr (ö. 292/904)’da
rivayet etmiştir.
Yine bu hadis, bir başka olayda
ise şu yoldan gelmiştir:
5. İkrime yoluyla Abdullah ibn
Abbâs’tan
Bu hadisi; Taberânî (ö. 360/970)
zayıf bir senedle rivayet etmiştir.
İmam Ahmed (ö. 241/855)’de, bu
olayı, uzunca bir hadiste Ya’lâ b. Mürre’den rivayet etmiştir.
Münzirî (ö. 656/1258)’de der ki:
“Bu hadisin senedi, ceyyiddir.”
Bu hadis, bir başka olayda ise şu
yoldan gelmiştir:
6. Abdullah ibn Ca’fer12
Bu hadisi; İmam Ahmed ve İbn Şâhîn
(ö. 385/995)’de “Delâil”de rivayet etmiştir.
Beğavî (ö. 516/1122) “Mesâbih”de
der ki: “Bu, sahih bir hadistir.”
Devamla da der ki: “Ebu Dâvud, bu
hadisi, Musa b. İsmail’den, o da Mehdî b. Meymûn’dan , (o da Abdullah ibn
Ca’fer’den) rivayet etmiştir.”
Kadı İyâz (ö. 544/1149)’da
“Şifâ”da Enes hadisini naklettikten sonra aynen şöyle der: “Ebu Hureyre’den
rivayet edilen hadiste; Hz. Peygamber (s.a.v), bir bahçeye girmişti. Bir deve
gelip Hz. Peygamber (s.a.v)’in önünde çöktü.”
7. Sa’lebe b. Mâlik, Câbir b.
Abdullah, Ya’lâ b. Mürre ile Abdullah ibn Ca’fer
“Bahçeye kim girerse, deve ona
saldırıyor (ve hiç kimseyi) bahçeye sokmak istemiyordu. Hz. Peygamber (s.a.v)
bahçeye girince, deveyi yanına çağırdı. Deve dudağını yere koyup Hz. Peygamber
(s.a.v)’in önünde çöktü. Hz. Peygamber (s.a.v), devenin boynundan yularını
çıkarıp şöyle buyurdu:
﴿ مَا
بَيْنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ شَيْءٌ إِلاَّ يَعْلَمُ أَنِّي رَسُولُ اللّهِ
إِلاَّ عَاصِيَ الْجِنِّ وَالإِنْسِ ﴾
“Yer ile gök arasında benim, Allah’ın Resulü olduğumu ve
insan ile cinlerin asilerinden başka bilmeyen hiçbir varlık yoktur”
Bu hadisin bir benzeri de şu
yoldan gelmiştir:
8. Abdullah ibn Ebi Evfâ
Deve konusunda gelen bir diğer
haber de şöyledir: “Hz. Peygamber (s.a.v), onlara, devenin derdini sordu. Onlar
da, deveyi kesmek istediklerini söylediler.”
Başka bir rivayette ise: “Hz.
Peygamber (s.a.v), onlara; ‘deve, çok çalıştırılmaktan ve az yem verilmesinden
şikayetçi’ buyurdu.”
Yine bir diğer rivayette ise: “Hz.
Peygamber (s.a.v); ‘deve, bana, sizin onu küçüklüğünden beri zor işlerde
çalıştırdıklarından sonra şimdi de kesmek istediğinizi şikayet etti’ buyurdu.
Onlar da: - ‘Evet’ dediler.” (Kadı İyâz’ın sözü burada bitmektedir.)
Suyûtî (ö. 911/1505) “Tahrîcu
Ehâdisi’ş-Şifâ”da konu ile ilgili olarak şöyle der: “Enes Hadisini, İmam Ahmed
ve Bezzâr sahih bir senedle rivayet etmiştir. Ebu Hureyre Hadisini ise, Bezzâr
sahih bir senedle rivayet etmiştir. Sa’lebe b. Mâlik hadisini, Ebu Nuaym
rivayet etmiştir. Câbir b. Abdullah Hadisini de; İmam Ahmed, Dârimî, Bezzâr ile
Beyhakî rivayet etmiştir. Ya’lâ b. Mürre Hadisini de; İmam Ahmed, Hâkim ile
Beyhakî sahih bir senedle rivayet etmiştir. Abdullah ibn Ca’fer Hadisini ise, Müslim
ile Ebu Dâvud rivayet etmiştir. Abdullah ibn Ebi Evfâ Hadisini de, Ebu Nuaym
ile Beyhakî rivayet etmiştir.”
Dipnot:
1-Buhârî, Menâkib 27,
Menâkibu’l-Ensar 36, Tefsiru sure-i Kamer 36; Müslim, Münâfikûn 44 (2800);
Tirmizî, Tefsiru sure-i Kamer1 (3281, 3283)
2-Hz. Peygamber (s.a.v)’in
parmaklarından su akıtması ile ilgili bir çok rivayet vardır. Hz. Peygamber
(s.a.v)’in parmaklarından su akıttığına dair olayı, içlerinde; Enes, Câbir,
Abdullah ibn Mes’ud’un da bulunduğu bir grup sahabi rivayet etmiştir.
3-Hendek savaşı, h.6/m.627’de,
Kureşliler ile Müslümanlar arasında Medine önlerinde yapılmıştır.
4-Buvat gazvesi, h.2/m.623’de Hz.
Peygamber (s.a.v), 200 kadar sahabiyle bir Kureyş kervanının önünü kesmek için
yapılmıştı.
5-Hz. Peygamber (s.a.v), h. 6/m.628’de
umre niyetiyle Medine’den, Ensar’dan ve Muhacir’den 1400’ü aşan bir kalabalıkla
Mekke’ye doğru ilerledi. Fakat bazı Mekke’li müşrikler, bu ilerlemenin önüne
geçip umrenin bir yıl sonra yapılması teklifinde bulunmuştu. Hz.
Peygamber (s.a.v)’de, bu teklifi kabul etmişti. Olay, bu yolculuk sırasında
meydana gelmişti.
6-Tebük gazvesi, h.9 yılın Recep
ayı içerisinde Rumların liderliğinde Hıristiyan-Arap kabilelerinden oluşmuş bir
topluluğa karşı Hz. Peygamber (s.a.v), sahabileriyle birlikte Tebük denilen
yere vardığında bu ordunun dağılmış olduğunu öğrenmiş, savaş olmadan Medine’ye
dönmüştü. Olay ise, bu sefer sırasında meydana gelmişti.
7-Hz. Peygamber (s.a.v)’in ağaçla
konuşması ve ağacı çağırdığında yerinden kalkarak onun yanına gelmesi ile
ilgili haberler; Tirmizî, Müslim, İbn Sa’d, Ebu Ya’lâ, Bezzâr, Beyhakî, Ebu
Nuaym gibi alimlerin kitaplarında geçmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.v)’in ağaçla
konuşması ve ağacı çağırdığında yerinden kalkarak onun yanına gelmesi
mevcuttur. Bu olay, genelde, Hz. Peygamber (s.a.v)’in Mekke’deki hayatı
sırasında meydana gelmiştir. Olayın, Medine’de de gerçekleştiğine dair
rivayetler vardır.
Bu tür olaylarda; ağaç, ya Hz.
Peygamber (s.a.v)’in yanına gelmek suretiyle yada bulunduğu yerden onun
peygamberliğine tanıklık etmekteydi.
8-Devenin, sahibini, Hz. Peygamber
(s.a.v)’e şikayet etmesi ile ilgili olay; Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Hissî
Mucizelerinden kabul edilmektedir. Ayrıca bu olay, Hz. Peygamber (s.a.v)’in,
Allah’ın peygamberi olduğuna delil olarak da gösterilmektedir.
9-Müsned: 3/158; Bezzâr,
Keşfu’l-Estâr, 3/51
10-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 9/5
11-Müsned: 4/171, 172
12-Müsned: 1/204
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.