1 Ocak 2013 Salı

İbni Kayyım;"Kur'an okumanın sevabı ölüye ulaşır"



Eğer denilirse ki: “Bu anlattıklarınız selef âlimlerinde görülmemekte. Hayra çok düşkün olmalarına rağmen, kimse Kur’ân okumakla ilgili bir şey nakletmemiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de, onlara bunu anlatmamıştır. Onları duâya, istiğfara, sadakaya hac ve oruca teşvik etmiştir.

Kur’ân okumanın sevabı da, ölülere ulaşacak olsaydı, Hazreti Pey-gamber bunu onlara anlatır, onlar da böyle yaparlardı. Cevabımız şudur:

İbnü’l-Kayyim: “Bu iddiaların sahipleri, hac, oruç, duâ ve istiğfar sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf ediyorlarsa, onlara denir ki:

“Ne se-beple Kur’ân sevabının ölüye ulaşacağını reddederken, bu amellerin sevaplarının ulaşacağını kabul ediyorsunuz? Bu, benzer şeyler arasında ayırımı yapmaktan başka ne olabilir?

Yok, eğer bu amellerin sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf etmiyorlarsa, ki bu olmaz, bu, Kitap, Sünnet, icma ve şer’i prensiplerle sabit olmuştur.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah (Celle Celâluhû)’dan başka kimsenin bilmediği kalbin niyeti ve yemeyi içmeyi terk etmekten ibaret olan orucun sevabının, ölüye ulaşacağını bildirmiştir. Aynı şekilde Kur’ân okumanın sevabı da, dil tarafından okunmasından, kulağın duymasından ve gözün görmesinden dolayı ölüye ulaşır, değildir.
Konuyu biraz açarsak, oruç mahza bir niyetten ve nefsi, yiyecek ve içeceklerden engellemekten ibarettir. Yüce Allah (Celle Celâluhû), bunun sevabını ölüye ulaştırdığı halde amel ve niyetten ibaret olan Kur’ân okumanın sevabını niye ulaştırmasın? Haddi zatında, Kur’ân okumakta, niyete bile gerek yoktur. O halde orucun sevabının ölüye ulaşması, diğer amellerin de ulaşacağını tenbih etmektedir.

Mücerred niyetten ve imsaktan (yemek, içmek, aile ilişkisi gibi orucu bozan şeylerden uzak durmaktan) ibaret olan orucun sevabının ulaşmasıyla, Kur’ân okumak ve zikir çekmenin sevaplarının ulaşması arasında ne fark vardır?!
Aynı zamanda, selef böyle birşey yapmamıştır, diyen bir kimse de, bilmediği bir konuda konuşuyordur. Bu ise, bilmediği şeyin nefyine şehadet eder.

Meselenin sırrı şudur: Sevap, amel eden kişinin mülküdür. Gönül rızasıyla Müslüman kardeşine bağışlayınca, Allah (Celle Celâluhû) sevabı bu kişiye ulaştırır.

Öyleyse, Kur’ân okuma sevabını diğer sevaplardan ayırıp, ulaşmaz demenin geçerliliği nedir? Halbu ki, inkârcılar da içinde olmak üzere çeşitli asırlarda birçok beldelerde insanlar böyle amel etmişlerdir, ulemâdan hiç kimse de buna karşı olmamıştır.
[İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, Kitabu’r-Ruh, s. 190, İz Yayıncılık.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.