Rum diyarında Ammuriye denilen
yerde "Deyr-ul Envar" diye bilinen bir manastır vardır.
Bir yolculuk esnasında buraya
uğradım.
Manastırda kırk tane rahip
vardı.
Rahip başı, rahipleriyle beraber
beni karşıladılar ve büyük ikramlarda bulundular.
Rahip başının adı Abdülmesih idi.
Ammuriye de işimi bitirdikten
sonra Enbar şehrine geçtim.
Bir yıl sonra da hac yapmak için
Mekke'ye gittim.
Tavaf esnasında Ammuriye'de
tanıdığım rahibi yanında beş rahiple beraber gördüm.
Hemen yanına yaklaştım ve
"Sen Abdülmesih'sin" dedim.
O da "hayır, ben Allah'ın
afvını arayan Abdullah'ım" dedi.
Ben onun beyazlaşan sakallarını
öpmeye başladım, o da ağlamaya başladı.
Harem'in bir kenarına çekildik ve
ben ona "Sana hidayet veren Allah hakkı için nasıl Müslüman olduğunu
anlatmayacak mısın?" dedim.
"Şaşılacak bir olay"
dedi ve anlatmaya başladı.
Bizim oraya zahid ve ibadete çok
düşkün bir Müslüman topluluk geldi.
İçlerinden en genç olanını
şehirden yiyecek almak için gönderdiler.
Genç adam, ekmek satan güzeller
güzeli Hıristiyan kızı görünce bayıldı kaldı.
Ayılınca arkadaşlarının yanına
geldi ve olayı anlattı.
"Siz, yolunuza devam ediniz
ben burada kalacağım" dedi.
Onu ikna etmek için ne kadar
uğraştılarsa da başaramayınca yollarına devam ettiler.
Delikanlı, aşık olduğu kızın
dükkanı önüne geldi ve oturdu.
Kız, "Ne istiyorsun"
dediğinde kıza aşık olduğunu söyledi.
Kız ona yüz vermedi ve döndü işine
gitti.
Delikanlı orada tam üç gün yemeden
içmeden gözlerini kızın yüzünden çevirmeden durdu.
Kız, durumu ailesine ve
komşularına bildirdi.
Mahallenin çocukları onu
taşladılar. Kafasını gözünü yardılar.
O, hiç aldırış etmeden Hıristiyan
kızın yüzüne bakmaya devam etti.
Beldenin halkı onu öldürmeye karar
verdiler ve dövmeye başladılar.
Halktan biri bana haber verdi.
Onu yaralı olarak ellerinden
aldım, yaralarını beş günde iyileştirdim.
Yürümeye gücü yetince hemen kalktı
havradan çıktı ve kızın dükkanı önüne gidip kızın yüzüne bakmaya başladı.
Kız: "Sana acıdım, eğer
Hıristiyan olursan seninle evlenirim" dedi.
Delikanlı: "Tevhid dininden
çıkıp şirk dinine girmekten Allah'a sığınırım" diyerek reddetti.
Hıristiyan Kız: "Haydi, gir
evime, benden muradını al ve buralardan git" dedi.
Müslüman Delikanlı: "On iki
yıllık ibadetimi bir anlık şehvetle yok edemem" dedi.
Kız: "O zaman çek git"
Delikanlı: "Kalbim bana itaat
etmiyor" dedi.
Kız, yüzünü çevirip gitti.
Çevredeki çocuklar delikanlıyı
taşlamaya başladılar.
Delikanlı yüzüstü düştü. O halde
iken "Benim velim, kitabı indiren Allah'tır. O Salihlere velilik
yapar" diyordu. (Bu, Kur'an-ı kerim'de A'raf süresin 196'ıncı ayetidir.)
Manastırdan çıktım, çocukları
kovaladım. Başını yerden kaldırdığımda "Allah'ım, bu kızla beni cennette
buluştur" diyordu.
Orada öldü. Onu beldenin dışında
bir yere götürdüm, kabir kazdım ve gömdüm.
O gece kız çığlık çığlığa
bağırmaya başladı.
Ailesi başına toplanıp sebebi
sorulduğunda "rüyamda o genç benim elimden tuttu ve beni cennete götürdü.
Cennetin kapısına vardığımızda bekçi olan melek "Sen kafirsin
giremezsin" dedi. Ben de orada hemen Müslüman oldum.
Cennette köşkler ağaçlar tarif
edilecek gibi değiller.
Mücevherattan yapılmış bir köşkün
önüne geldiğimizde işte burası ikimizin, sen olmadan ben buraya
girmem" dedi. Bizim köşkün kapısındaki elma ağacından iki elma aldı
ve birisini bana verdi ve "bunu ye öbür elmayı rahiblere götür de
görsünler" dedi. Elmadan bir ısırdım, ondan daha güzel bir şey görmedim.
Sonra beni çıkardı ve evime gönderdi." dedi kız.
Rahib devamla diyor ki, "Kız
ikinci elmayı cebinden çıkardığında gecenin karanlığında her tarafı
aydınlatıyordu. İnci gibi parlıyordu. Elmayı bıçakla parçaladık rahiplerin
hepsine yetti. Ondan daha tatlı daha hoş bir şey görmemiştik.
Rahipler olarak biz, bunun şeytan
işi olduğuna kızı Hıristiyanlıktan çıkarmak için yaptığına karar verdik.
Kızı ailesi götürdü.
Kız, yemiyor, içmiyordu.
Beşinci gece olunca kız,
delikanlının kabrine kadar gitti, kendini kabrin üzerine attı ve orada öldü.
Olayı kızın ailesinden başka bilen
yoktu.
Sabah olunca kıldan dokunmuş
elbise giyen iki Müslüman erkek ve iki Müslüman kadın geldiler ve "burada
Allah'ın velilerinden bir veli kadın öldü onu defnetmeye geldik, onun velisi
biziz" dediler.
Belde halkı kızı aramaya
koyuldular ve kabirde buldular.
Belde halkı "Bu bizim
beldenin kızıdır ve Hıristiyan olarak ölmüştür, biz defnedeceğiz" dediler.
Aralarında ihtilaf çıkınca iki
Müslüman'dan biri "Siz kırk rahib bu kızın cenazesini kaldırıp kabre
koyun bakalım" dedi. Kırkımız bir olduk yerden kaldıramadık.
Onlardan biri geldi, kızı
kaldırdı. O iki kadın cenazesini yıkadı, namazını kıldılar ve delikanlının
kabrine defnedip gittiler.
Biz, kırk rahip bir araya geldik
"Bundan daha açık delil olmaz" dedik ve kırkımız da Müslüman olduk.
Belde halkı da Müslüman oldular.
Biz de bu sene hacca geldik"
dedi.
Kaynak: Ebul Ferec el ısfahani
(Ölümü hicri 356), el-Deyyarat" sayfa 3) (Kısaltılarak terceme edildi.
Bütün bu anlatılanların Ayet veya Hadis olmadığını hatırlatırım)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.