29 Eylül 2012 Cumartesi

Said Nursi'ye inen Risale-i Nur!



“Risailin Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne de garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki semavî olan Kur'an'ın, şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir.”
Şualar, Birinci Şua, c. I, s. 833

21 Eylül 2012 Cuma

Abdulaziz b. Baz: “biz vehhabiyiz”…!

Bilindiği günümüzdeki selefiler kendilerine “vehhabi” denilmesine itiraz ederler, bunun iftira olduğunu, kendilerinin ehli sünnet olduklarını, “vehhabi” olmadıklarını idda ederler. işte bu taifenin son devir şeyhlerinden Abdulaziz b. Baz tokat gibi cevap veriyor, “biz vehhabiyiz” diyor.

Abdulaziz b. Baz kendisine sorulan bir soruya uzun uzadıya cevap vermektedir. soru 16-cı sayfadadır ve şöyledir:
يقول السائل: فضيلة الشيخ، يسمي بعض الناس عندنا العلماء في المملكة العربية السعودية بالوهابية فهل ترضون بهذه التسمية؟ وما هو الرد على من يسميكم بهذا الاسم؟

Soru: Değerli Şeyh, bazı insanlar Suud alimlerini “vehhabi” adlandırıyorlar siz bu ismi kabul ediyormusunuz?
Abdulaziz b. Baz bu soruya uzun uzadıya cevap vermekte, şirk-Tevhid konusunu ele almaktadır. işaretlediğim yerde ise esas konuya geçerek şöyle demektedir:
يدعون إلى توحيد الله من علماء التوحيد من علماء نجد وغيرهم يلقبون بالوهابية، فهو لقب معروف شريف وليس بمستنكر

Cevap:
Necd ulemasının lakabı vehhabidir ve bu maruf ve şeriftir ve biz bunu inkar etmiyoruz.
Abdulaziz b. Baz, “Fetava en-Nur”, 1/16-18

***
 
Abdulaziz b. Bazın burada “Necd uleması” dediği gurup bizzat kendileridir, yani Muhammed b. Abdulvehhabın yolundan giden, ümmetin şirk içinde olduğunu söyleyen sapıklar. işte bu sapıklara tüm ümmet “vehhabi” adını vermiştir, Muhammed b. Abdulvehhabın kendi kardeşi ve hanbeli alimi Şeyh Süleyman kendisine reddiye yazmış ve reddiyenin adını da şöyle koymuştur: “es-Sevaik el-İlahiyye fi reddi alal vehabiyye”

6 Eylül 2012 Perşembe

Muhammed Esed'in Kur-an Tahrifi


Kısa bir Hatırlatma; Yahudi bir ailenin çocuğu olan Muhammed Esed, Ukrayna’nın Lvov şehrinde 1900 yılında doğdu. Anne tarafından dedesi bir Yahudi hahamı idi. Ailesinden husûsi bir Yahudilik eğitimi aldı.Yıllarca Müslüman diyarlarını gezdi ve sonunda Müslüman olduğu ilan etti , aslında dini içten yıkmaya çalışan bir Mülhid'di.

***
Mukammed esed’in Yüce Kur-an’ı Kerimi nasıl tahrif ettiğini gösteren sayılmayacak kadar çok sözde ayet tefsiri olsada biz sadece bir tane örnek verelim;

112-Evet, gerçekten her kim tüm benliğini Allah'a teslim eder ve iyilik yapanlardan olursa, Rabbi katında mükafatını görecektir; ve böyleleri ne korkacak, ne de üzülecekler.

Böylece Kur’an'a göre kurtuluş, herhangi bir özel “zümre”ye tahsis edilmiş olmayıp Allah'ın birliğini kavrayan, kendini O'nun iradesine teslim eden ve dürüst şekilde yaşamak suretiyle bu ruhsal tercihe pratik bir anlam kazandıran herkese açıktır.
M. Esed-Tefsirul Mesaj/Bakara 112(Dipnot:92)

***

Yazdığı tefsirde Hıristiyan ve Yahudi kâfirlerinden "önceki vahye tabi olanlar" olarak bahsedip ne olduğunu açıkça belli eden M. Esed Bakara süresinin 112. ayetinin tefsirini yaparken kurtuluşun herhangi bir özel “zümre”ye ait olmadığını yani Müslümanlara has olmadığını Allah’ın birliğini kabul eden herkese ait olduğunu söylüyor(!), bu sözler şüphesiz ki sizlere de tanıdık gelmiştir, günümüzde de “La ilahe illallah” diyenlerin Cennete gideceğini savunan cemaatler var malumunuz,  kardeşlerimize bu tefsirden ve bu zihniyette olan kişilerden uzak durmasını tavsiye ederek  Kur-an ve Hadis ile bu iddiayı çürütelim;

4 Eylül 2012 Salı

Cuma Namazı Kılmayan Müceddidimiz(!)



Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
Cum'a/9

İstedim ki bir adama emredeyim. Cemaate namaz kıldırsın, ben de gidip cumaya gelmeyenlerin evlerini başlarına yıkayım.
Müslim

Cuma namazı her müslümana hak ve vacibdir.
Ebu Dâvud


Birtakım kimseler Cuma namazını terketmekten ya vazgeçerler yahut da Allah onların kalplerini mühürler, sonra da onlar gafillerden olur­lar.
Müslim

***

Said Nursinin çeşit çeşit Cuma Namazı Kılmama bahaneleri;

3 Eylül 2012 Pazartesi

Meymenetsiz İbni Baz'ın Küfür Kitabı



Sual: Hacılara dağıtılan, ünlü vehhabi İbni Baz’ın, sualli cevaplı Tuhfet-ül ihvan isimli kitabı ektedir. Dine aykırı yerleri nelerdir?

CEVAP

Kitabın tamamı dine aykırıdır.

 Birincisi, âyet ve hadislere indî yorumlar yapmıştır. Muteber hiçbir İslam âliminden nakil yapmamıştır. Mezhepler üstü, yani mezhepsizce yazmıştır.


 İkincisi, İbni Teymiye ve İbni Kayyım’ın sözlerini delil olarak almış; fakat dört imamın sözlerine ve hiçbir fıkıh kitabına itibar etmemiştir. Zaten hiçbir mezhebi kabul etmemektedir.


"Gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun" âyetini, hiç ilgisi olmayan birçok meseleye delil göstermiştir. Mesela, (Namaz kılarken önünden geçene mani olma gücün olmadığı için, hiç mahzuru olmaz) diyor. Hâlbuki fıkıh kitaplarında herkesin gelip geçeceği yere duran da günah işler buyuruluyor. Ya öne sütre koymalı veya insanların geçmeyeceği bir yere durmalı. Bir hadis-i şerifte de, "Namaza dururken sütre koyun! Geçmek isteyene mani olun!" buyuruluyor. (İbni Mace)


"Ameller niyete göredir" hadis-i şerifini de, ilgisiz yerlere delil getirmiş, niyetin düzgünse, yaptığın yanlış olmuş, önemi yok demektedir.

Üçüncüsü, kendini bütün âlimlerin üzerinde görüyor. (Âlimlerin iki görüşünden en doğru olanına göre şöyledir) diyor. Farklı ictihadlara, doğru veya yanlış diyebiliyor. İctihadın ictihadla nakzedilemeyeceğini yani iptal edilemeyeceğini bilmiyor. Birkaç örnek verelim:


Aşk Aşk Aşk

"Sevgi" canlı varlığın, haz veren bir nesneye karsi meyil duymasıdır. Söz konusu meylin pekişip güçlenmesi haline «aşk» denir. Ask duygusu, aşkın sevgilisine kul olması ve sahip olduğu her şeyi uğrunda feda etmesine yol açacağı bir dereceye varabilir.

 *****

Hikâye edildiğine göre Zunnun'ül Misri (rehimehullahu a.) bir gün Mescid-i Haram'a girer. Sütunlardan birinin altında yarı çıplak, yerde yatan hasta bir delikanlı görür, delikanlı yanık bir sesle inlemektedir. Bundan sonrasını Şeyh'in kendisinde dinleyelim:

«Yanına sokuldum, selâm verdim ve «ey delikanlı sen kimsin» diye sordum. «ben aşık bir garibim» diye cevap verdi. Ne demek istediğini anlamıstım, «ben de senin gibiyim» dedim. Bu sırada ağlamaya başladı, onun ağlaması beni de ağlattı. Bana «sen de mi ağlıyorsun» diye sordu, «ben de senin gibiyim» diye karşılık verdim. Bunun üzerine daha yüksek bir sesle ağlamaya bağladı ve gür yüksek bir nara attı, hemencecik ruhunu teslim etti.

Elbisemi üzerine örttüm, kefen bulmak için yerimden ayrıldım, kefen satın alıp dönünce onu yerinde bulamadım. Şaskınlık içinde «sübhanallah» dedim. Bu sırada kulağıma  bir ses geldi, şöyle diyordu: «Ey Zün-nun! O öyle bir garibdir ki, onu dünyada şeytan aradı bulamadı, Malik aradı bulamadı, Cennette Rıdvan aradı, o da bulamadı.» «O nerededir?» diye seslendim. Kulağıma şu cevap geldi: «Samimi muhabbeti, çok ibadet etmesi ve hatasından derhal tevbe etmesi sayesinde Muktedir Malik'in (ulu Allah'ın) rahmetinde sadekat koltuğundadır.»
(Zehr-ur Riyaz)

1 Eylül 2012 Cumartesi

Zaman Gazetesinin Ayet Saptırması



Zaman gazetesinin hazırlamış olduğu ve internetteki aynı meal ve tefsirlerde Muhterem Elmalılı Hamdi yazır efendinin 'Hak Dini Kur'an Dili' isimli tefsirinde ve Kur'an-ı Kerim mealinde Nahl Suresi'nin 43 ayeti değiştirilmiştir.
Ayet-i kerimede geçen "Ehl-i zikir" değiştirip "tevrat ve incil alimleri" olarak değiştirmişlerdir.

İşte gerçek meal ve tefsirleri:

"Eğer bilmiyorsanız dini müşküllerinizi ehl–i zikirden sual ediniz." (Nahl: 43)

Bu konu ile ilgili bir yazıyıda buraya alıyoruz:

Kur’an–ı Kerim meal ve tefsirleri arasında milletimiz tarafından itimat edilen "1935 yılında yayınlanan Diyanet İşleri Reisliği Neşriyatından HAK DİNİ KUR’AN DİLİ Yeni Mealli Türkçe Tefsir" adlı orijinal eseri mevcuttur.

Bu tefsirde Nahl suresi 43. Ayet
"Senden evvel de Resul olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikr'e sorun bilmiyorsanız" olarak geçmektedir.

Gerek internetteki bazı sitelerde, gerekse de yazılı eserlerde, "Elmalılı Kur’an Meal ve Tefsirinde" Nahl suresi 43. ayeti sadeleştirilmek adına, aslından farklı olarak değiştirilmiştir.

Karşılaştığımız bu eserlerde "Elmalılı Meali" ya da "Elmalılı Tefsiri" adı kullanılarak Nahl suresi 43. ayetinde geçen "bilmediklerinizi zikir ehline sorun" ifadesi, güya sadeleştirmek adına; "bilmediklerinizi Tevrat ve İncil âlimlerine sorunuz" diye değiştirilmiştir.

Bu sıradan bir olay değildir. 
Tahribatın boyutlarının anlaşılması açısından önem arz etmektedir.

Bu konuda milletimizin hassas davranarak, eserlerin orijinalleriyle karşılaştırma yapmaları, böylece oynanan oyunların bozulması gerekmektedir.

İlgili ayet hakkında diğer tefsir ya da meallerden yaptığımız inceleme neticesinde - Diyanet mealinde; "Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun."

Mevdudi’nin Tefhimu’l–Kur’an tefsirinde;
"daha önceki peygamberlerin kıssalarını bilenlere sorun."

İbni Kesir de;
"Öyleyse bilmiyorsanız zikir ehline sorun."

Teberi Tefsirinde ve Fahruddin Er–Razi Hazretlerinin Tefsir–i Kebir Mefâtıhu’l Gayb adlı eserinde de bazı müfessirlerin görüşlerine yer verilerek, ayet şöylece tefsir edilmiştir.

"Ehl–i Zikr" den maksadın, Kur’an ehli kimseler olduklarını söylemişler.
Buna delil olarak da, Kur’an–ı Kerimin başka yerlerinde "zikir" kelimesinin "Kur’an" manasına geldiğini gösteren misalleri vermişlerdir.

Bu görüşe göre de ayetin izahı şöyledir:
"Ey müşrikler, daha önce gönderilen Peygamberlerin de bir kısım erkek kişiler olduklarını bilmiyorsanız, Kur’an’a iman eden Kur’an ehline sorunuz. Kendi mantığınızla karar vermeyiniz."

Ebu Cafer el–Bâkır ise: Buradaki “Ehl–i Zikr” den maksat biziz. Yani, ümmet–i Muhammed’dir” demiştir.

Bununla beraber, Ayet–i Kerimenin manası geneldir.
Bu sebeple "Ehl–i Zikr"i belli bir takım insanlara sıfat yapmaktansa, genel anlamda bırakıp "İşi bilenler" şeklinde izah etmenin daha uygun olacağı söylenebilir.
İfadelerine yer verildiği görülmüştür.

Görüldüğü gibi Nahl Suresi 43. ayet hakkında hemen hemen hiçbir müfessir "bilmiyorsanız zikir ehline sorunuz" ayetinden "bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorunuz" manasını çıkarmamıştır.

İlgililerin bundan sonra daha dikkatli davranmaları,
orijinal eserlerin sadeleştirilirken aslına sadık kalınmasına, özen gösterilmelidir!