“Usul
olmadan vusul olmaz”, sözü meşhurdur ve her işte geçerlidir.
Tarikatın
anası edebdir, insan Allah-u Teala’ya ancak edeble erişir, erişemeyende edebi
terkettiğinden erişemez, bilinen sözdür: “Vusulsuzlük, usulsüzlüktendir
(erişememek, kuralsızlıktandır.)” denmiştir. Bundan dolayı tarikata giren bir
talibin aşağıda sayılan adaba uygun hareket etmesi menfaati icabıdır:
Tarikatten gaye kendi nefsini ıslah etmek ve ihlası kazanmak için
Muhabbetullahı tahsil etmektir. Bu işin temeli ise muhabbet ve gayret’tir.
Şah-i
Nakşibend (k.s.) hazretlerinin açıkladığı gibi bu yolda kemâl derecesine
erişmek için bütün vaciplere uyulacak, bid’atlardan, ruhsatlardan kaçınarak
haram ve mekruhlardan sakınılacaktır. Bu tarîk batıl ve şeriata muhalif saçma
sapan sözlerden uzaktır. Eğer şeriat hududu tesbit edilmemiş olsaydı, nefs ve
şeytanın bizi aldatacağı muhakkaktı. Lakin şeriatın hududuna tecavüz etmek
muhabbet ve gayrete zıddır. Bu nedenle şeriat hududunu aşmak veballerin
enbüyüğüdür.
Şeriatın
emirleri olduğu gibi tarikatın da adapları vardır. Bu kurallara uymak lazımdır.
Batıl şeyler ihdas edip asliyette olmayan bid’atları çıkarmak en büyük
ahlaksızlık ve en büyük adapsızlıktır. Her şeyin bir kanunu bir nizami vardır.
Tarikâtında
kanunu vardır. Tarikat edep erkandır. Sofi edepli olmalıdır. Tasarrufa şekle
degil, edeple erişilir. Aksi haller kalbe zararlıdır. [1]
Nakşibendi
büyükleri, Hz. Resûlullah (s.a.v) Efendimizin öğrettiği hem zâhir hem de bâtıni
edeplere sımsıkı sarılmışlardır.
Kalbin
gaflet ve kötülüklerden temizlenmesi, nefsin terbiye edilmesi ve ruhun ilahi
huzura yükselecek hâle getirilmesi de bâtınî edepler içine girer.
Edeb,
her şeyi gereğince ve yerince yapmaktır. Bunun yolu da, bütün fikir ve
fiillerde edeb abidesi, peygamberlerin imamı Hz. Resûlullah (s.a.v) Efendimize
uymaktır. Bütün Allah dostları, Hak yolunda ne elde etmiş iseler, Efendimizin
edebine uyarak elde etmişlerdir.
Büyük
veli Seriy es-Sakati: (k.s):
“Edeb,
aklın tercümanıdır.“ [2] demiştir. Demek ki herkes edebi kadar akıllı, aklı
kadar şerefli, şerefi kadar kıymetlidir.
Edebine
göre yapılmayan şeyler ne kadar çok olursa olsun fayda sağlamaz. İnsan bir işin
usulüne göre gitmez ise o işte ömrünü verse hayırlı bir sonuç alamaz.
Arifler:
“Önce usul, sonra vusul” demişlerdir. Yani, maksadına ulaşmak isteyen kimse,
önce o işin usulüne göre yola çıkarsa, hedefine varır, yoksa yolda kalır.
Büyük
alim Abdullah b. Mubarek (r.a) ne güzel söylemiş:
“Bizler
daha çok ilme değil, daha fazla edebe muhtacız.“ [3]
Hak
yoluna giren talip için ana sermaye edeptir. Edebi olmayanın Allah yolunda elde
edeceği hiç bir şeyi yoktur. [4]
Dipnot:
[1] Dr.
A.Selahaddin KINACI, S.M.Raşit k.s.a. Hz. Hayatı
[2]
Sülemi , Tabakatu’s-Sufiyye, 52
[3]
Seyyid Abdulhakim Hüseyni ve Nakşibendi Tarikatı , 41-42
[4]
S.Saki Erol, Arifler Yolunun Edepleri